Tevfik Kara, Avrupalı Türklerin sesi AVRUPA TÜRK GAZETESİ için yazdı.
“ BİZ İŞÇİ ÇAĞIRDIK, İNSANLAR GELDİ” (Max Frisch)
TÜRKLER’in Avrupa’ya işçi göçünün 55. yılına girdik. Bir kaç yıl çalışıp barınacak bir ev yapmak veya bir traktör satın almak ya da ufak bir bakkal dükkanı açacak kadar birikim yaptıktan sonra DÖNMEK amacıyla ALMANYA’ya gelen büyüklerimiz dönemediler ve Avrupa’da kalıcı oldular.
AVRUPA’ya ilk giden o 1. KUŞAK kendi memleketinde “ALAMANCI ve GURBETÇİ” olarak görüldü. Vatan-millet sevgisi ve iyi niyeti yıllarca SUİSTİMAL edildi.
Oysa onlar TÜRKİYE 1970’li yıllarda tabiri caizse “70 Cent” e muhtaç iken ülkelerine DÖVİZ yağdırdılar ve NAMERT’e muhtaç etmediler. Onlar ülkelerini ve vatandaşlarını KARŞILIKSIZ sevdiler.
Karşılığında ise önce; İŞÇİ ŞİRKETLERİ, MERKEZ BANKASI ve ardından YEŞİL SERMAYE denilen NAYLON HOLDİNG’ler vasıtasıyla soyulup, soğana çevirildiler. Avrupalı Türkler’in TÜRKİYE‘ deki SOYGUN ve SUİSTİMAL olaylarını burada sıralamaya kalksak her halde ayrı bir yazı dizisi olur.
Gelelim olayın ALMANYA bölümüne. Hiç kendi memleketinde horlanan ve suistimal edilenler diyar-ı gurbette baş tacı edilir mi?
Elbette edilmediler!..
Yıllarca en ağır ve kirli-paslı işlerde çalıştırıldılar. Ve önce MİSAFİR İŞÇİ (Gastarbeiter) sonra YABANCI (Ausländer) daha sonra YABANCI İŞÇİLER (Fremdarbeiter ) ardından YABANCI HEMŞEHRİ (Ausländische Mitbürger) olarak görüldüler.
Durunnn!..
Değişim-gelişim daha bitmedi ve devam ediyor.
2 BİN’li yıllara gelindiğinde artık GÖÇENLER (Einwanderer) ve hemen akabinde GÖÇMEN’liğe (Migrationshintergrund) terfi etmiştik. ALMANLAR hala bizim burada kalıcı olduğumuza inanmak istemiyor ve bunu görmezden geliyorlardı.
2 BİN’li yıllardan itibaren TÜRKİYE CUMHURİYETİ Hükümet yetkililerinin de teşvikiyle ALMAN vatandaşlığına geçişler başladı. Artık ALMAN olmaya başlamıştık.
Oysa ALMAN uyruğuna geçişle cebinde ALMAN kimliği ya da pasaportu bulundurmakla ALMAN olunmuyordu. Biz hala onların gözünde önce KARA KAFALI (Schwarzkopf) ve ALMAN VATANDAŞLIĞINA GEÇMİŞ YABANCI KÖKENLİLER’dik (Eingebürgerte Deutsche).
Bununla da yetinmedik; GAYRİMENKUL satın alarak, kendi işyerlerimizi kurarak artık KALICI olduğumuzu biraz olsun KABUL ettirmiş olduk.
Aslında ALMANLAR’ın kabul etmek istemediği ya da göremediği DETAY şudur!
Alman yazar Max Frisch’in bir CÜMLE ile anlattığını onlar yıllarca KABUL etmek istemediler.
Ne demişti Max Frich;
“ BİZ İŞÇİ ÇAĞIRDIK, İNSANLAR GELDİ…”
ALMANLAR bize taa başından itibaren MİSAFİR gözüyle bakmasalar ve İNSAN olduğumuzu görebilseler ya da farketseler bundan her iki tarafta karlı çıkacak ve AVRUPALI TÜRKLER’in sık sık gündeme gelen UYUM sorunu daha kolay aşılacaktı.
Aslında GÖÇ olgusunun tarihini anlatmak ya da yazmak çok zor!… Zira GÖÇ esnasında sürekli bir hareket ve değişkenlik devam eder. Bir ülkeden bambaşka bir ülkeye üstelik hiç bir ortak noktanın olmadığı ayrı bir dilin konuşulduğu ve kültürün yaşandığı ülkeye GÖÇ etmek ve oraya ADAPTE olmak elbete zordur. Elbette bu GÖÇ’ün sosyal, siyasal, ekonomik ve sağlık yönünden de değişik sonuçları vardır. Bu konuda yüzlerce kitaplar yazılsa, tiyatro ve filmlere konu olsa bile tam olarak anlatmak zordur.
Yaşamak gerek ve bunu ancak BİZZAT yaşayanlar bilir!…
Bu yazı dizimiz de ALAMANCI ve MİSAFİR İŞÇİ olarak ALMANYA’ya GÖÇ edenlerin hangi evrelerden geçerek bugünlere yani AVRUPA TÜRK DİASPORASI konumuna geçişlerini anlatmaya çalışacağım. İlk bölümde yukarıda da belirttiğim gibi GÖÇ’ü azda olsa tarif etmeye çalıştım.
Diğer bölümler de ise AVRUPA TÜRK DİASPORASI konumuna geçiş ve DİASPORA’nın gücü, bu gücü kullanıp-kullanamadığı ve önümüzdeki süreçte görevinin neler olması gerektiğini belirtmeye çalışacağım.
Tevfik Kara – Avrupa Türk Gazetesi ©