Gülen Grubu’nun örgütlendiği yargıda çeşitli ihbarlarla soruşturma geçirmiş pek çok hakim ve savcı var. Bu dosyaların sil baştan ele alınması gerekiyor. Çünkü yargının tarafsızlığını sağlamanın ilk şartı, bizzat yargı mensuplarının tarafsızca soruşturulmasını temin etmek.
Hiç şüphesiz Türkiye tarihinin en büyük devlet krizi olan devlet-paralel devlet savaşının miladı 7 Şubat 2012 idi. Aslında 2010 yılının sonundan itibaren Gülen Grubu’nun bürokratik ve siyasi taleplerinin reddedilmesi üzerine bu çatışmanın ilk kıvılcımları ateşlenmişti. Devletin derinliklerindeki çatışma, 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tutuklanmak istenmesiyle bir istihbarat düellosuna dönüştü. Ve Aralık 2013’ten sonra devlet, paralel devletle topyekûn savaş kararı aldı.
Ne var ki bu savaşla ilişkilendirilebilecek tekil olaylar 2000’li yılların başı, hatta 1990’lı yılların ortalarından itibaren yaşanmaya başlanmıştı. O dönemlerde paralel yapıya yakın hakim, savcı, müfettiş ve avukatlar, o veya bu sebeple hedef seçtikleri yargı mensuplarını bilindik yöntemlerle (İhbar mektuplarıyla ve kriminal vakalara karıştığı için kolaylıkla ‘ikna edilmiş’ tanıkların beyanlarıyla) bertaraf ettiler.
Bu yazının konusu, bu tür olaylara örnek teşkil eden Hakim Hasan Altun ve Süleyman Toprak’ın idari ve adli soruşturmalarla cezalandırılmaları. Bu iki hakimle ilgili şikayetler, uzun soruşturma süreçlerine ve davalara konu oldu. Hatta Hakim Toprak ile ilgili olan dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitti.
CEMAATİN RÜŞVET İHBARLARI
Her iki dosyada da iddianın özü, hakimlerin haksız yolla menfaat temin ettikleri idi. Önce Hasan Altun’la ilgili dosyanın detaylarına göz atalım. Türkiye’nin çeşitli illerinde savcılık ve hakimlik yapmış olan Altun, 1997 yılında Adana’nın Tufanbeyli ilçesinde Cumhuriyet Savcısı iken paralel yapı tarafından hedef seçildi. Altun, bu ilçede görevliyken Tufanbeyli Adliyesi’nde görev yapan cemaat mensubu hâkimlerin öğrenci yurduna giderek konferans verdiklerini İlçe Jandarma Komutanı’ndan gelen bir ihbarla öğrendi. Bunun üzerine iddialara muhatap hakimlerden biri olan Ali A.’nın odasına giderek bu tür konferanslara katılmanın, yargının tarafsızlığı ilkesine zarar verdiğini söyledi.
Bu olaydan sonra Hasan Altun hakkında şikayetler yağmaya başladı. Hakim Ali A.’nın şikayetleri doğrultusunda sonradan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Başkanı olan Adalet Müfettişi Ali S., Altun hakkında soruşturma başlattı. İddia, Altun’un, bir mahkumun ailesinden mobilya aldığı iddiasıydı.
Altun ayrıca 1999’da yine Tufanbeyli’de bir törende protokole aykırı davranışlarda bulunduğu, bayrağa saygısızlık yaptığı iddialarıyla Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne de şikayet edildi. Altun’un Diyarbakırlı, Kürt kökenli olması bu iddianın işleme konulmasında etkili oldu.
Hasan Altun, 2000’li yıllara gelindiğinde İstanbul Bakırköy Ağır Ceza Reisliği’ne atandıktan sonra bu kez paralel yapıya yakın olduğu ileri sürülen avukat Danyal K.’nın organize ettiği bir soruşturmaya muhatap oldu. İddia, bu kez hükümlülerden rüşvet almaktı. Altun’un aldığı iddia edilen para 70 bin dolardı. HSYK, bu soruşturmadan ötürü Altun’a yer değiştirme cezası verdi. Altun, 2009 tarihinde Silivri Cezaevi’nden gönderilen mektupla yine rüşvet iddiası kapsamında bir başka soruşturma daha geçirdi. Bu soruşturma nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde yargılandı ve 13 Şubat 2013’te beraat etti.
2008 yılının sonunda hakkındaki şikayetlerle ilgili Başbakanlık Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu’na başvuran Altun’un bu başvurusu kabul edildi ve Altun, Danıştay’da görülen bir davasını Başbakanlık Hukuk Müşavirliği’nin devreye girmesiyle kazanabildi.
Altun, meslek onurunu zedelediğini söylediği rüşvet soruşturması başta olmak üzere hakkındaki tüm soruşturmaların yenilenmesini istiyor. Doğru olan da, bu iddiaların paralel devletin değil, devletin müfettiş ve savcılarınca yeniden soruşturulması.
AZİZ NESİNLİK BİLGİSAYAR HİKAYESİ
Altun gibi paralel yapının şikayetleriyle hakkında soruşturma açılan Hakim Süleyman Toprak ise, ancak Aziz Nesin hikayelerinde görülebilecek bir bilgisayar meselesi yüzünden ceza aldı. Afyonkarahisar Bolvadin Hakimi olarak görev yaparken odasına, kendisi istemediği halde getirilen eski bir bilgisayarın rüşvet kabul edilmesi nedeniyle Toprak hakkında soruşturma açıldı. Toprak, HSYK tarafından 2006 yılında yer değiştirme cezasıyla cezalandırıldı.
Süleyman Toprak bu olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşımaya karar verdi. Ve 28 Haziran 2007’de AİHM’e yazdığı dilekçenin sonunda şöyle dedi:
“Bugün günlüğü 1 TL’ye taksitle bilgisayar satılmaktadır. Bana getirildiği belirtilen bilgisayar ise bozuk, maddi değeri olmayan bilgisayardır. Bilgisayarı görür görmez odamdan kaldırttım. Odamda en fazla beş dakika duran bilgisayar için meslek onurumla oynandı.”
Toprak’ın bu başvurusu, başvuru kriterleri yerine getirilmediği gerekçesiyle (Gerçek sebep, tuhaf bir ihbarla başlamış bu Kafkaesk soruşturma dosyasıyla AİHM’i meşgul etmemek olabilir) gerekçesiyle 7 Temmuz 2012’de tek yargıçlık oturumda reddedildi.
Gülen Grubu’nun öteden beri örgütlendiği yargıda bu türden ihbarlarla başlamış pek çok soruşturma var. Bu dosyaların tarafsız müfettiş, savcılarca sil baştan ele alınması gerekiyor. Çünkü yargının tarafsızlığını sağlamanın ilk şartı, öncelikle bizzat yargı mensuplarının tarafsızca soruşturulmasını ve yargılanmasını temin etmek.