Yürükel’le kimliksizleştirme ve fişleme üzerine. Hollanda Türkleri Konseyi Başkanı Sefa Yürükel’den gündem yaratan çarpıcı sözler; “Hollanda Müslümanlığı diye uyduruk ve yapay bir şey çıkardılar. Burada maksat Müslümanlarında yararına değildir. Maksat toplumu bir şekilde ‘koyun sürüsü’ olarak kontrol altında tutmaktır. Bunu yapanlar…”
Hollanda Türkleri Konseyi’nin sosyal-antropolog Başkanı Sefa Yürükel’le gündem yaratan çarpıcı söyleşinin ilk bölümü Hollanda Türkleri’ni yakından ilgilendiriyor.
Sefa Yürükel, Türk kültür kimliğinin Türklerin içinde devşirilen sözde siyasiler eliyle nasıl yok edilmek istendiğini, devlet eliyle neden bu toplum mühendisliğine soyunulduğunu ve dayatmaya girişildiğini anlatıyor.
Sefa Yürükel sorularımıza verdiği gündem yaratan cevaplarıyla AVRUPA TÜRK GAZETESİ‘nde.
TÜRK KÜLTÜRÜ’NE KARŞI ‘HOLLANDA MÜSLÜMANLIĞI’ ŞEKLİNDE YAPAY KİMLİK
– Hollanda Müslümanlığı şeklinde yapay bir kimliğin Türk kültürünü eritmek için Hollandalı istihbarat çevrelerince icat edildiğini anlatan Yürükel, politikaları belirleyen odakların camileri Türk toplumuna ulaşmanın bir aracı olarak kullanma ilkelliğinden vazgeçmeleri gerektiğini ifade etti.
– Türkler sanki ilkel mahluklarmış gibi yönlendirilmeye ve şekillendirilmeye çalışıldığına değinen Yürükel, bu uygulamanın ‘insan fişlemesi’ vasıtasıyla yaşama geçirilmeye çalışıldığını vurguladı.
SORU: Hollanda’da devletin içinde yuvalanmış kimi menfaat gruplarının Türkleri camiler üzerinden şekillendirme ve kimliksizleştirerek kontrol altına alma çabasından bahsediyorsunuz, bu nasıl gerçekleşiyor?
Bu uygulamaya şiddetle itiraz eden akademisyen Sefa Yürükel, bir biriyle doğrudan ilişkili bu iki konuyu şöyle anlatıyor.
“Türk kültür kimliği yerine ‘Hollanda Müslümanlığı’ dayatılıyor. Kamu kuruluşlarının camileri toplumla iletişim kurmak üzere aracı olarak kullanmaları doğru bir adım değildir. Bu da Hollanda Müslümanlığı şeklindeki yapay kimliğin oluşması noktasında uygulamaya konulan politikanın bir öğesidir.
Hollandalı, Türk’e ‘cami müdavimi’ yerine ‘Hollanda devletinin Anayasal vatandaşı’ muamelesi yapmalıdır. Uluslararası ve AB insan hakları mevzuatından kaynaklı olarak azınlıkların kültür hakları görmemezlikten gelinemez, ancak devletin bunun tam tersini yapan kısıtlama ve kendince kimi devşirilmiş sözde Müslüman figürlerle tepeden inme şekil verme çabaları ahlaksızlığa örnektir. Uluslararası azınlık hakları vardır, dil hakkı başta olmak üzere bunların etkin kullanımı sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Biz bu bağlamda Türk’üz ve inançlara saygılıyız.
Hollanda Müslümanlığı diye uyduruk ve yapay bir şey çıkardılar. Burada maksat Müslümanlarında yararına değildir. Maksat toplumu bir şekilde ‘koyun sürüsü’ olarak kontrol altında tutmaktır. Bunu yapanlar istihbaratçıların yönlendirdiği politika uygulayıcılarıdır.
Hollanda, camiler üzerinden ve camilere sızdırdığı elemanları üzerinden Türkleri kontrol altına almaktan vazgeçmelidir, Türkler Hollanda etnik kökeninden gelen Hollanda vatandaşları kadar eşittir. Türkler güdülecek bir sürü değildir.
Hollanda’lılar şunu da unutmamalı ki, Türkler cumhuriyet referansına sahip ve demokrasi kültürünü içselleştirmiş bir millettir. Demokrasi Türklerin geleneğinde Otağ sisteminden beri vardır.
Türk toplumu çok yoğun bir toplum mühendisliğine tabi tutulsa da bizim gibi etkin sivil toplum örgütleri vardır, buna dikkat ediyoruz.
Müslümanlığı Türklüğe karşı bir alternatif olarak sunarak esasen Hollanda kendi güvenliğini tehlikeye sokmaktadır.
Türkler olarak temel nokta, Hollandalılarla beraber hareket etmemiz gerektiğidir.
Biz Türk etnik kimliğine sahip Hollandalılarız, kendimizi Hollandalılardan farksız görmemiz mümkün değildir! Hollanda Türkleri olarak her zaman yeni vatanımızın mutluluğu için katkı vermeye hazırız. Üst kimlik Hollanda kimliği, alt kimlik Türk’tür. Ancak bizim kimliğimize kendi kafasına göre dinsel bir içerik kazandıramaz. Bunu yapmaya gayret eden Hollanda devletinin içinde emperyalist zihniyetliler ne yazık ki var. Onların ürettiği kavram ‘Hollanda Müslümanlığı’dır. Bu potada Türk kimliğini yok etmek istiyorlar.
Ve bu değirmene su taşıyan Türk toplumundan gelen devşirmeler var. Camilerin kullanılmaya çalışıldığı dikkatlerden kaçmıyor.
Camilerin işlevi ibadettir, bunun dışında kamu yönetiminin camileri kullanarak Türklere ulaşması ve Türklere şekil vermeye kalkması medeni ilişkilere aykırıdır, laikliğe aykırıdır.
Türkleri özgür insanlar yerine sürü olarak gören bir kafa yapısı artık eskimiş bir zihniyettir. Bu zihniyete hizmet eden içimizdeki devşirmelere acıyorum.
Biz Türkler bunu kabul etmiyoruz, Türkler sürü değildir. Biz laik toplumuz. Camiler vasıtasıyla Türklerle ilişki kurmak biz geleneğimizde yoktur. Camiler kullanılarak Türkleri şekillendirme gayreti de toplumu aşağılamaktır ve ahlaksızlıktır.
Biz Türkler her Hollandalı etnik kökeninden gelen vatandaş kadar Hollanda devletinin eşit Anayasal vatandaşıyız.
Batı, Türkleri kültürsüz ve yalnızca din menşeli bir toplum olarak görmemeli. Bu zihniyete karşı mücadele veriyoruz.”
YÜRÜKEL: “SİYASİ EMELLER İÇİN İNSAN FİŞLEMEK AHLAKSIZLIKTIR, EKSİK TERBİYEYLE YETİŞMİŞ İNSANLARIN İŞİDİR”
– Hollanda’da iktidar ortağı sosyal-demokrat işçi partisi PvdA’nın başkanı Hans Spekman’ın NRC Handelsblad gazetesine verdiği ve AK Parti’yi ve Erdoğan’ı destekleyen Türklerin Hollanda için tehdit oluşturduğunu ve bu düşünceye sahip Türklerin partiden derhal dışlanıp-atılmaları gerektiği şeklinde Türkleri hedef alan ve Türklerin Hollanda’da kamu hizmeti veren konumda yer almamaları için ayrımcılığı teşvik eden hedef alan açıklaması şok etkisi yapmıştı. Çok geçmeden Amsterdam belediye meclis üyesi Emre Ünver‘in HDP/PKK destekçisi Mustafa Ayrancı‘yla beraber genç siyasetçi adayı Mehmet Akkoç adlı genci parti merkezine sözde Erdoğancı ve ‘sakıncalı’ olarak fişlediği ortaya çıkmıştı.
– Yürükel, Hollanda siyasetinde Türkleri fişleyen odaklara insan hakları dersi verdi.
SORU: Spekman’ın ayrıştırıcı açıklamalarının ardından Hollanda’nın başkenti Amsterdam’ın HDP/PKK destekçisi belediye meclis üyesi Emre Ünver kentin gazetelerinden Het Parool’a Hollanda Türk toplum temsilcilerini, aydınlarını ve Erdoğan-AK Parti tabanını doğrudan hedef alan iftira ve karalama içerikli hedef gösteren açıklamalarını nasıl görüyorsunuz?
SORU: radikal-marjinal Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB) oluşumunun mensubu Emre Ünver gibi sözde siyasiler aracılığıyla Türkleri bölme ve kendi aralarında kutuplaştırma politikası sizce kimin işine yarar?
Daha önce adı sokak kavgalarına bulaşan ve adı saldırgana çıkan Emre Ünver daha önce de Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) medyadaki ayağında bulunan elemanlarının masum olduğunu iddia edip Türkiye’de medya özgülüğünün olmadığını söyleyecek kadar toplumdan koptuğu gözlenmişti.
“Haberleri okudum. İnsan fişlemeyi bıraksınlar, insan fişlemek demokrasiye ait birşey değildir. Bu ayıptır, siyasette insan fişlemek ahlaksızlıktır.
Türk hükümetinin etkili görünen politikası bunları korkutmuş görünüyor. Hollanda partileri durumu abartıyorlar. Ama bunların bu korkusu Türklere farklı muamele etmeye doğru gitmesi endişe veriyor topluma. Sonra da kimi kendisini bilmezler ortaya çıkıp açık açık insan haklarına aykırı ve oldukça radikal, fişleme yaptıklarını itiraf eden açıklamalarda bulunuyorlar.
Bunun uzun stratejisi vardır. Kendi tezgahlarından geçen sözde Türkleri makamlara layık görmeleri tabi ki dışlayıcı ve ayrımcı bir politikadır. (Emre Ünver örneğinde olduğu gibi)
Son zamanlarda daha yaygın bir şekilde görüyoruz ki partiler içinde adaylarda bir birilerini ispiyonluyorlar.
İnsan fişlemeyi bıraksınlar, insan fişlemek demokrasiye ait birşey değildir. Bu ayıptır, siyasette insan fişlemek ahlaksızlıktır.
O zaman bir aday öbür adayın geçmemesi için herşeyi yapabilir, her iftirayı atabilir bu şartlar altında. Bu bu kadar basit olmamalı.
Ama sonuç olarak korkulacak birşey yok, güçlü sivil toplum örgütleri, sübvansiyonla ayakta tutulan yapay yapılardan da çalışkandır. Çünkü biz gönüllü olarak çalışırken, onlar parayla becerisizliklerini gösteriyorlar.
Belli sivil toplum örgütü görünümlü yapılar toplumu yukarıdan aşağıya doğru şekillendirmek üzere görevlendirildiler. Örneğin Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB), Fed-Kom ve Hak-Der gibi kanaatimce Alevilikle de hiç bir ilgisi bulunmayan bir takim yapay ve içi boş oluşumlar ilk başta akla gelenlerdir. Tabi Alevi tabanındakileri tenzih ediyorum. Bu sözde STK’lar toplumumuzun motivasyonunu olumsuz yönde etkiledikleri bir gerçektir. Bu oluşumlar toplumumuzu Atatürk ve Türklükten ayırmak için görevlidirler.”
YÜRÜKEL: “HOLLANDA SİYASETİNDE AYUKA’YA ÇIKAN TÜRKLERE KARŞI FİŞLEME VE İSPİYONLAMA AHLAKSIZLIĞININ HEPSİ TÜRK TOPLUMUNA ŞEKİL VERME OPERASYONUDUR”
– Sefa Yürükel Hollanda siyasetindeki skandal fişleme ve dışlama politikasını daha da irdeledi.
Örnekler veren Yürükel, PKK’lıların Hollanda siyasetinde serbestçe yer almalarının doğru bir adım olmadığını vurguladı.
“PvdA (Hollandalı sosyal-demokratlar) PKK’lı olunca kabul ediyor Erdoğancı olunca kabul etmiyorlar, böyle kriter olur mu hiç? Bunun PKK-FETÖ çevrelerinin iddia ettiği ‘Rotterdam konsolosluğunun mektup’ olayından ne farkı var o zaman? Kendileri yapıyor aynısını!
Bunlar Gestapo (Doğu-Almanya istihbarat örgütü) gibi ‘ispiyon ağı’ mı oluşturuyorlar? Böyle birşey olur mu?” şeklinde tepki gösterdi.
Yürükel sözlerinin devamında “Bu tür anti-demokratik müdahalelerle demokrasi olgunlaşmaz Hollanda’da.
O zaman PKK’lıları da koymasınlar listelere. Türk toplumuna şekil verme operasyonları bunlar.
Örneğin Hollanda’da pek çok insan Güney Afrika, Ukrayna, İsrail ve Filistin gibi isimler taşıyan Dayanışma Komitelerinde veya Latin ülkeleriyle ilgili komitelerde aktiftir, bunun için insanların partilerden dışlandığı hiç görüldü mü? Bu nasıl mümkün değilse, bizim soydaşlarımız açısından da mümkün olmamalıdır. Hollanda Türkleri çabamız bu haksızlığa karşıdır.” dedi.
Yürükel neden FETÖ, PKK ve IŞİD’i emperyalizmin fahişesi olarak nitelendirdi?
Yürükel’le söyleşi dizimizin önümüzdeki günlerde devamında.
Avrupa Türk Gazetesi © SÖYLEŞİ
Aklına sağlık.