Bugün gladyo tarafından katledilen Prof. Dr. Muammer Aksoy’un “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” idealinin kararlı bir öncüsü ve sevdalısıydı. Aksoy, hukukçu ve siyaset adamı kimliğinin yanı sıra Atatürkçü ve kamucu çizgisiyle gladyoya hedef olan aydınlarımızdandı.
Tüm sorunlarımızın çözümünün “ulusal bağımsızlık ile sıkı sıkıya ilişkili” olduğunu söyleyen; bağımsızlıktan uzaklaşmanın, insan onuruyla bağdaşmayan çeşitli eşitsizliklere neden olduğunu ve geri kalmışlıktan kurtulmanın olanağını gelecek açısından da ortadan kaldıracağı uyarısında bulunan; Uğur Mumcu’nun, “tek başına bir siyasi parti kadar etkilidir” dediği Muammer Aksoy, tam bağımsızlık tutkusu, petrol ve yeraltı kaynaklarımızı sahiplenmesi, öğretmen ve kamu çalışanlarının örgütlenme savaşımı, laiklik sevdası, sosyal hukuk devletine olan bağlılığı, adalet ve gerçek demokrasinin hayata geçirilmesi temelinde yükselen düşünceleriyle, kurucusu olduğu Atatürkçü Düşünce Derneği’yle (ADD) yaşıyor.
MİLLİ PETROL – MİLLİ MADEN
Ülkemizde 1960’larda yükselen “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” idealinin kararlı bir öncüsü ve sevdalısı olarak hep aramızda olan aydınlık ustalarımızdan biridir o.
Atatürk ilkelerinden ödün vermeyen bir devrimci olan Muammer Aksoy, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Medeni Hukuk Kürsüsü’nde doçent olarak öğretim üyesiyken DP iktidarının üniversite yasasında yaptığı değişikliklerin özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle üniversitedeki görevinden istifa etti (1957). 27 Mayıs 1960 sonrasında SBF Anayasa Hukuku profesörü olarak üniversiteye dönen, 1961 anayasasını hazırlayan Kurucu Meclis’te anayasa komisyonu sözcülüğünü yapan, başlangıcından beri “Ortanın Solu” hareketinin içinde olan, 1960’lı yıllarda “milli petrol” ve “milli maden” davasının kararlı bir savaşçısı olan Aksoy, 12 Mart döneminde tutuklandı ve aklandı. 1977’de CHP İstanbul Milletvekili seçildi. 12 Eylül 1980’den sonra Ankara Barosu Başkanlığı’na seçilen, 1957’den beri Türk Hukuk Kurumu başkanlığını sürdüren Aksoy, insan hakları ve demokrasi mücadelesinin, laikliğin ve Atatürkçülüğün yılmaz bir önderiydi.
ADD’NİN KURUCU BAŞKANI
Atatürkçülüğün, “onun sarı saçlarını, mavi gözlerini övmek değil, ilkelerine sahip çıkmak olduğunu” belirten Aksoy, 1987’deki Demokrasi Kurultayı’nda, “şeriatın ülkemizde neler yapabileceğini” çarpıcı biçimde ortaya koyan, TCY’den 163. maddenin kaldırılması halinde nelerle karşılaşacağımızı vurgulayan tek konuşmacıydı. Atatürk ilkelerinden verilen ödünler sonunda Türkiye’nin nelerle karşılaşacağını çok iyi gözleyen Aksoy, 1989’da ADD’nin Kurucu Genel Başkanı oldu. 31 Ocak 1990 günü Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak öldürülen Muammer Aksoy, yaşamı boyunca Atatürk devrim ve ilkelerini savunan, insan haklarını ve hukuk devletini kararlılıkla savunan, inanmış bir laik ve kararlı bir devrimciydi.
“Atatürkçüler, dinin değil, din bezirgânlarının düşmanıdırlar. Vicdan özgürlüğünün değil, başkalarının vicdan özgürlüğünü tanımayan, vicdan ve inancı kendilerinin tekeline almak isteyen saldırganların düşmanıdırlar. Uygarlıktan yana olanlar, gerilikten yana olanlar kadar yürekli ve özverili olmadıkça, Türkiye’nin aydın ufuklara doğru gidişi sürdürülemez, dahası ortaçağ karanlığına gömülmesi önlenemez… Şu gerçeği artık herkesin görmesi gerekir ki, irticanın kitle halinde harekete geçmesi ve laiklik ilkesini yok etme olasılığı, hiçbir dönemde bu kadar yakın, yaygın ve somut olarak kendini göstermemiştir… Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar görülmemiş ölçüde ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunu görmemenin korkunç bir yanılgı, hatta gaflet olduğunu dile getirmeyi görev sayıyoruz.” diyen Muammer Aksoy’dan onurlu mücadelesi ve “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi, Partizan Radyo ve DP, Sosyalist Enternasyonal ve CHP, Türkiye’nin Petrol Faciası ve Çıkar Yol, Laikliğe Çağrı, Rejim Bunalımına ve Kötü Sonuçlarına Doğru Pupa Yelken Gidiş, Devlet Hukukla Yaşar, Atatürk ve Sosyal Demokrasi, Atatürk ve Tam Bağımsızlık” adlı kitapları kaldı.
Öner Yağcı / Aydınlık