Bundan 156 yıl önce ABD Pensilvanya’da ilk modern petrol kuyusunun açılması tarihin seyrini değiştirmişti. Enerji savaşlarının ilk karargâhı olan Pensilvanya’da konuşlanmış bir örgütün bugünkü enerji savaşlarına kayıtsız kalması beklenemezdi.
Ünlü çizgi roman Red Kit’te de karikatürize edilen ‘Albay Drake’ namlı Edwin Drake’in 1859’da ABD Pensilvanya’da (Pensilvanya olması anlamlı bir tesadüf) ilk modern petrol kuyusunu açması tarihin seyrini değiştirdi. Böylece kömürden petrole geçişin ilk adımı atıldı. Petrole geçiş ise Birinci Dünya Savaşı’nı tetikleyen en önemli gelişmeydi.
İngiltere, sömürgelerinden elde ettiği hammaddelerle kotardığı Sanayi Devrimi’nde manivela olarak kullandığı kömürden sonra petrolü de Birinci Dünya Savaşı’ndan önce kontrol etmeye başladı. İngiltere gibi Almanya da petrolün keşfinden sonra dikkatini petrol denizinin üzerinde bulunan Ortadoğu bölgesine yoğunlaştırdı.
1908’de -Osmanlı’da İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği sene- İngilizler İran’da ilk petrol kuyusunu açtılar. Ve Alman donanması ile mücadele edebilmek için donanmada kömür yerine petrolü yakıt olarak kullanmaya başladılar. Kömürden petrole geçiş, hammadde kontrolüyle ilgili rekabeti kısa zamanda çatışmaya dönüştürdü. Petrol, o kadar savaş sebebiydi ki, Fransız devlet adamı Georges Clemenceau, Birinci Dünya Savaşı sürerken “Bir damla petrolün değeri askerlerimizin bir damla kanına eşittir” demişti.
LEVİATHAN BÖLGESİ KİLİT KONUMDA
Şimdilerde yeni bir enerji dönüşümünün (petrolden doğalgaza geçiş) sancılarını yaşıyoruz. Gerçi petrol, halen dünya enerji talebinin yüzde 33,1’ini karşılıyor, doğalgaz ise şimdilik yüzde 23.9’unu…
Dünya, hem petrol fiyatlarındaki manipülasyonlarla kendini gösteren bir ekonomi savaşına, hem de Suriye, Irak ve Ukrayna gibi bölgelerde iç savaş şeklinde tezahür eden sıcak çatışmalara sahne oluyor. Ortadoğu ve Avrasya bu savaşın iki önemli merkezi. Doğu Akdeniz’de yeni doğalgaz rezervlerinin bulunduğunun anlaşılmasıyla Ortadoğu cephesi genişleyecek gibi görünüyor.
Adını Eski Ahit’te geçen deniz canavarı Leviathan’dan alan İsrail ve Lübnan ile Kıbrıs arasındaki Doğu Akdeniz havzası (Leviathan bölgesi), 15 trilyon metreküpü aştığı söylenen doğalgaz rezervi ve stratejik konumu nedeniyle jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip.
Türkiye’nin bu bölgedeki petrol aramalarına uluslararası hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle itiraz etmesi boşuna değildi. Ankara, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde aleyhine yaşanan gelişmelere Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle petrol ve doğalgaz anlaşması yaparak güçlü bir cevap verdi.
ABD’nin, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yaptığı enerji anlaşmasından rahatsızlık duyduğu malum. Ceyhan’dan yola çıkan petrol gemilerinin ABD’nin baskısıyla limanlarda bekletildiğini, ancak sonra yüklerini boşalttığını hatırlıyoruz. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile enerji anlaşmaları yapıldıktan sonra ABD’nin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının Erbil’e inmemesi için Irak Merkezi Hükümeti’ne baskı yaptığını da…
Türkiye; merkezinde Ortadoğu, Avrasya ve Doğu Akdeniz’in olduğu savaşın periferisinde ilk cephe. Çünkü Anadolu, petrol ve doğalgaz denizinin üzerinde bulunan bölgelerle, yani arzı sağlayan coğrafya ile enerjiye en çok ihtiyaç duyan Batı bölgeleri arasında geçiş koridoru durumunda.
ENERJİ CASUSLUĞUNUN ŞİFRELERİ
ABD’nin, içerideki uzantıları üzerinden enerji sektörünü yönlendirme çabaları 2009 yılına kadar dayanıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) başkan ve üyelerinin telefonları o yıl dinlenmeye başlanmıştı. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın kullandığı kriptolu telefon da teknik takibe alınmıştı. Bu dinleme faaliyetleri, düpedüz enerji casusluğu kapsamına giriyordu. Dinlenen isimlerden bazıları şunlardı: “EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, EPDK eski Başkanı Hasan Köktaş, İkinci Başkan Yusuf Tülek, EPDK üyesi Zekeriya Gökşenli, EPDK üyesi Hüseyin Karataş, Petrol Piyasası Daire Başkanı Cemalettin Tüney, petrol piyasası uzmanı Doğanbey Akgül. EPDK, telekulak skandalı ortaya çıkınca konuyu yargıya taşıdı.
Paralel Yapı’nın dinlediği isimlerden EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, SABAH Ekonomi’den Dilek Güngör’e şu açıklamayı yaptı:
“Ulusal marker ihalesini İsrail’e vermedik diye beni dinlediler. Amaçları 150 milyarlık piyasayı ele geçirmekti.”
Ulusal marker, 2009’da akaryakıt kaçakçılığının önüne geçilmesi için başlatılmış bir uygulama idi. Çalışma TÜBİTAK ile gerçekleştirildi. ‘Ulusal marker’ın güvenliğinin daha da artırılması maksadıyla DNA şifresi ilavesi için EPDK ve TÜBİTAK ortak bir proje yürüttü ve bu kapsamda ‘ulusal marker’da formül değişikliği yapılması gündeme geldi. Paralel Yapı, işte bu formül değişikliğinin bilgisine ulaşmak için EPDK üyelerini teknik takibe aldı. Dinlemelerin yapıldığı dönemde Emniyet İstihbarat Dairesi’ni yöneten kişi Gülenist polis şefi Ramazan Akyürek idi.
EPDK üyelerinin teknik takibe alındığı dönem, enerji politikalarında stratejik değişikliklerin yaşandığı 2009 yılına denk geliyordu. 2009’da Mavi Akım, Nabucco, Şahdeniz gibi Türkiye’yi enerji koridoru haline getirecek ve enerji teminini ucuzlatacak projelerle ilgili görüşmeler yapıldı. Bunun yanı sıra yine Rusya ile nükleer enerji konusunda yürütülecek çalışmalar olgunlaştırıldı.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, Kuzey Irak’taki enerji projelerinin engellendiği iddialarıyla ilgili olarak, “Paralel Yapı, sermaye noktasındaki hassasiyetini Kuzey Irak’ta da göstermiş olabilir” demişti.
Yani Bakan, Türkiye’de 17 ve 25 Aralık’ta yerli sermayenin engellenmeye çalışılmasına benzer bir negatif duyarlılığın enerji konusunda da gösterildiğini söylüyordu. İlk petrol kuyusunun bulunduğu ve dolayısıyla enerji savaşlarının birinci karargâhı Pensilvanya’da konuşlanmış bir örgütün yeni enerji savaşına kayıtsız kalması beklenemezdi.