avrupahollandaalmanyabelcikafransafetoakpchpmhpiyip
DOLAR
34,5557
EURO
36,4648
ALTIN
2.962,44
BIST
9.144,08
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

İş adamı mı, tarihçi mi?

Hollandalı Türk bilim insanı, Türkolog, Yrd.Doç.Dr. Armand Sağ, yaptığı analizde Hollanda Türk toplumunu değerlendirerek; HOTİAD başkan yardımcısı Şerif Aktürk’le yaşadığı diyaloğu aktardı. Sağ, kaleme aldığı makalesinde Hollanda Türk toplumunun nasıl ve hangi düşüncelerle mevcut hale getirildiğini öğretici bir şekilde tanımladı.

İş adamı mı, tarihçi mi?

Hollanda’da Türkler baya yoğundur; resmi rakamlara göre aşağı yukarıya 480.000, yani yarım milyona yakın, fakat Azerbaycan, Irak, Bulgaristan başta olmak üzere diğer ülkelerde kalan Dış Türklerini de sayarsak bu rakam daha da yüksek çıkmaktadır.

Şimdi rakam olarak bu kadar yüksek olan Türkler, oran olarak da Hollanda’nın %3 cıvarında olup Hollanda’da Hollandalılardan sonra en kalabalık millettir. Ayrıca Türkler, Hollanda’da en büyük azınlık grubudur. Bazıları Hollanda’nın İskandinavya kökenli Fris azınlığının daha çok olduğunu söyleseler de, resmi rakamlara göre Türkler Hollanda’da en büyük azınlık grubudur. Fakat Hollanda’da Türkleri’nin bu sayısı pek bir şey ifade etmemektedir. Örneğin Hollanda Türkleri %3 iken, Almanya Türkleri de %3 idir ama onlar çok daha fazla başarıya imza atmaktadırlar.

Hollandalılardan sonra en büyük nüfuse sahip olan Hollanda Türkleri, rakam olarak büyük bir üstünlük sağlasalar da aslında sadece iş dünyasında büyük başarılara imza atabilmektedirler. Hollanda’dan pek Türk futbolcu çıkmaz (halbuki Almanya’dan çok çıkmaktadır) ve pek yazar veya gazeteci de çıkmaz. Üstelik Türkler kadar yoğun olmayan Faslıların siyasetçileri bile Türklerden daha çok ve daha başarılı. Hatta Hollanda’nın en büyük ikinci kenti olan Rotterdam’ın belediye başkanı şu an bir Fas kökenli Hollandalı. Ne yazık ki Türklear daha bu başarıya imza atamamışlardır.

Uzun yıllardır “bunun nedeni ne olabilir” diye düşünürken, geçen gün Hollanda’nın Erasmus Üniversitesi’nde Türk kökenli Hollanda üniversite öğrencilere yönelik bir konferansa katıldım. Konferansta Türk kökenli Hollandalı iş adamları gençlere önerilerde bulunuyorlardı. Konferansta Hollanda Türk İş Adamları Derneği (HOTİAD) adına konuşan iş adamlarımız, konferans boyunca büyük evleri, pahalı arabaları ve güzel eşlerinden bahsediyorlardı. Ne yazık ki beklediğim gibi burslar, fonlar ve başka yardım imkanlar sunulmadı.

Hollanda’da Heineken Birası bile bilime para bağışlarken, Amerika’da Coca-Cola bile öğrencilere burs verirken ve hatta Amerika’da Türk kökenli iş adamlarının da etkin olduğu Turkish Coalition of America adındaki dernek Amerika Türklerine burs imkanı sağlarken, Hollanda’da olan Türk iş adamları sadece övünmekle yetindiler. Fakat, asıl şaşırdığım olay bu değildi.

Konferansın sonuna doğru HOTİAD başkan yardımcısı Şerif Aktürk’e son bir öneri sorulanca, kendisi “Tarih, coğrafya gibi saçma sapan bölümleri okumayın, artık Google Earth ve Vikipedya mıdır nedir gibi şeyler var, o yüzden öyle bölümlere gerek yok” deyince bir şoka girdim. Bir iş adamı toplumunu gelişmeye teşvik etmesi gerekirken, bu Peynir Fabrikası sahibi tam tersi herkesin ekonomi gibi bölümlere odaklanması gerektiğini vurgulamaktaydı!

O zaman da Hollanda Türkleri’nin %70’inin neden ekonomi, hukuk veya mâli müfettiş bölümlerinde okuduğunu, sırf para ve mal mülke önem verdiğini ve neden daha hâlâ bir başarılı futbolcu, siyasetçi, gazeteci, yazar, belediye başkanı, bakan vesaire gibi önder kişiler yetiştiremediğini daha iyi anlamaktayız. Hollanda’ya işçi olarak gelen ilk Türkler sırf para kazanıp Türkiye’ye dönmeyi hedeflemekteydi. Bu doğal bir gelişme, fakat bu ilk kuşak Türkler, bunca yıl sonra bu baskıyı üzerlerinden atamayıp daha hâlâ gençleri para kazanmaya yönelik ittiklerini görmek gerçekten çok acı bir olay. Hollanda’da iş dünyası dışında başka dallara önem vermeyen Türkler, PKK’ın tüm Avrupa’da yasaklanıp neden Hollanda’da yasaklanmadığını veya sözde Ermeni Soykırımı’na atfen anıtların neden Hollanda’da inşa edildiğini açıkca göstermektedirler (hatta Ermenistan dışında en büyük sözde Soykırım Anıtı Hollanda’dadır). Bunun nedeni şimdi daha belirgin oldu ki hassas konuları (PKK, Ermeni Meselesi vesaire) Hollandalılara anlatacak aydın, okumuş, tarihi bilgisi bol olan genç yok ki! Hepsi ekonomi, hukuk okuyup güzel arabalarında para saymaktadırlar.

Toplantı sonrası Şerif beye, önerisinin yanlış olduğunu söylemek isterken de ne olsa beğenirsiniz? Kendisi küfür ve hakaretle “Beni bu kadar insanın önünde nasıl rezil edersin!?” diye tepki verir. Hırsını alamamış olacak ki, olaydan bir kaç gün sonra daha hâlâ e-posta gönderip “Küçük beyinli! Okumakla adam olunmaz!” gibi küfür ve hakaret göndermektedir. Demek ki kendisi okumadığı için, zaten bir kuyruk acısı var kendisinde, peki o zaman neden bunu telafi etmek için yoksul gençlerimize burs, fon, veya her hangi başka bir olanak sağlamıyor? Onu da bir kenara bırakalım, neden Hollanda’nın Türk Araştırmaları Enstitüsü’ne para bağışlayıp Hollanda Türklerinin tarihsel ve kültürel değerlerinin devam etmesini sağlamıyor? Onu da bırakalım, neden kendisine küfür etmeyen, hakaret etmeyen ve sadece yapıcı bir eleştiri yapan gence küfür etmeyi mecbur görüyor kendisini?

Bütün bu soruları bir tarafa bırakalım. Bu konu ile ilgili bir çok yazı yazdıktan sonra şunu gördüm ki, HOTİAD adına bunu diyen kişinin (Şerif Aktürk) kendi özgeçmişinde “Ankara Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) üyesi” yazmaktadır[1]. Yani Şerif bey güya Ankara’da etkin olan SDE üyesi fakat orada çalışma yapan adamları hor görüyor. Bunu araştırmak isterken de ilginçtir ki Şerif beyin adı ne SDE’nün sitesinde bulabildim ne de orada görevli olanlar tarafından bilinmekte olduğunu tespit edebildim. Yani ya Şerif bey özgeçmişinde bir hata yaptı, ya da SDE üyesi değil. Peki ya o zaman neden üye olduğunu iddia etmektedir? İşte, burada Türk toplumunun yine başka bir sorunu ortaya çıkmaktadır. Türk toplumu için saygınlık çok önemlidir. Yani kağıt üzerinde bir çok iş yaparız ama ‘kağıt üzerinde’ olduğu gibi uygulamada pek bir iş yok. Şerif bey büyük ihtimal saygınlık kazanmak için bu üyeliği özgeçmişine ekledi ama uygulamada daha bir çalışma yapmadı. O zaman neden yazıyoruz bunu özgeçmişimize? İşte bunun bizlere bir saygınlık kazandıracağını sanıyoruz, halbuki onun yerine başkasını oraya gönderip onun masraflarını karşılasak daha uygun olmaz mı? Bir araştırma enstitüsünde ben iş adamı görmektense, genç bir bilim adamı görmek isterim. Eğer o bilim adamının çalışmasını o sözü geçen iş adamı karşılarsa, işte o zaman büyük yerlere varırız.

Ama maalesef bunu yapmamaktayız. Çünkü iş adamlarımız paralarını namus olarak görmektedirler, hiç kimseye harcamak istememektedirler. İşte paranın öyle bir konumu var Türk toplumunda, para eşittir saygınlık. Parası olan kendisini daha önemli ve daha değerli görmektedir. Batı dünyasında bilime, bilim insanlara değer verilirken, Türk toplumu olarak iş adamlarımıza, zenginlerimize, parası olanlara “önder” diyoruz. Bunun ıspatı herhangi bir Türk gazetemizde mevcuttur. Günlük haberler ancak orta sayfalarda olur, ilk sayfalar her zaman oyuncu dünyasında olup bitenlere ayrılır. Yine başka bir delili ise, HOTİAD gibi bir kuruluşun Erasmus Üniversitesi’ne davet edilmesidir. Neden iş adamları davet ediliyor da, yazarlarımız veya aydınlarımız davet edilmedi o gün? Konferansın hedefi öğrencileri uygun önderlerle tanıştırmak idi, peki iş adamları dışında kimse önder olamaz mı?

Gençlerimizi Şerif beyin dediği gibi sırf paraya odaklanmaları için yetiştirdiğimiz için, toplum olarak da kendimizi geliştiremiyoruz. Tüm gençliğini Hollanda’da geçirip daha hala Hollandaca’yı doğru düzgün konuşamayan fakat tek özelliği çok para kazanması olan biri, nasıl bir yansıma uyandırır gençlerde? “Demek ki, önder olmak için ne dil öğrenmeme gerek var, ne de başka bir şey, parayı bulayım da gerisi sorun değil. O zaman toplum beni hem önder ilan edecek, hem de saygınlık kazanmış olacağım” düşüncesi maalesef bu yüzden gençlerimizde çok yaygın. Hollanda’da doğmuş büyümüş fakat ne Hollandaca, ne de Türkçe’yi doğru düzgün konuşabilen gençlerimiz var. Buna hepimiz şahidiz. Hatta Almelo’da büyük bir Ermeni anıtı yapılırken, kaçımız Hollanda basınına güzel bir mektup yazabildi? Veya siyasetçilerimizle iletişim kurabildi? Dünyanın parası olsa bile, bu parayı gençlerini eğitmek için kullanmayıp bilime yatırım yapmazsan, ne kadar para olursa olsun, bir işe yaramamaktadır. İşte bunun nedenini de Şerif beyin önerisinde aramak lazım. Peynir satarak toplum olarak bir yere varamayız tabi, bunu biri Şerif bey’e de iletse iyi olur…

Yrd. Doç. Dr. Armand Sağ – Avrupa Türk Gazetesi yazarı
Avrupa Türk Gazetesi © GAZETEMİZİN YAZARI
Türk Araştırmaları Enstitüsü Başkanı

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Avrupa Türk Gazetesi'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.