“Referandum hayırlısıyla ‘Evet’le neticelendikten sonra, partiye kaydolma imkânımız doğacak. Buna mani yok.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referandum çalışmalarını Başbakan Binali Yıldırım’la koordineli olarak götürdüklerini belirterek, “Hem Sayın Başbakan hem bizim ziyaretlerimizle, çift dikiş olsun istiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar’ı kapsayan ziyaretlerinin dönüşünde konuştu.
Geçen hafta biliyorsunuz Aksaray, onun öncesinde Mersin ziyaretlerimiz olmuştu. Cuma günü Kahramanmaraş’ın ardından, Cumartesi günü Elazığ-Malatya, Pazar da Adıyaman-Gaziantep ziyaretlerimiz olacak. Ayrıca yurtdışı ziyaretlerimiz var. Kampanyayı esas itibarıyla Sayın Başbakanla koordineli götürüyoruz inşallah. Yani 30 büyük şehrin tamamına gitmeyi hedefliyoruz. Hem Sayın Başbakan hem bizim ziyaretlerimizle, çift dikiş olsun istiyoruz. İnşallah yurtdışı seyahatlerimiz de olacak. Almanya, Belçika, Hollanda, ayrıca belki İskandinav ülkelerinden bir tanesi olabilir.
Referandum hayırlısıyla ‘Evet’le neticelendikten sonra, bizim partiye kayıt olma imkânımız doğacaktır. Buna mâni bir hal yok. Partiye üye olma süreci başlayabilir. Bu tabii 2019’a yönelik bir geçiş sürecidir. Ve tabii oradaki başlıkların kamuyla başlatılması noktasında bu süreç önem arz etmektedir.
Bu tür şeyleri söylemek bizlerden daha çok anketçilerin hakkı olsa gerek. Bunu ben söylersem yanlış olur.
Hayır diyecekleri terör örgütleriyle FETÖ ile aynı kefeye koymak bir baskı oluşturur mu?
“Kimlerin ‘Hayır’ dediğine elbette bakmak durumundayız. ‘Hayır’ diyenlerin safında kimler var? Mesela dağ, ‘Hayır’ diyor. Onların desteğiyle parlamentoya girmiş olan HDP de ‘Hayır’ diyor. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi bunlarla beraber hareket etmiyor mu? Dolayısıyla şimdi burada bunlarla beraber hareket ettiklerine göre ben burada şerre rızanın şer olduğuna inanıyorum. Benim için evet ve hayır demenin arasındaki fark bu kadar açık net ortadadır. Hayır demekte hayır yoktur. Bunu söyleme hakkımız da var.
Tabii ki kanuni düzenlemeler olacaktır. Yasal düzenlemeler sayesinde nerede ne gibi tıkanıklıklar varsa bunları çok daha rahat giderme imkânımız olacaktır. Mevcut hükûmet gereken adımları atacaktır. Çünkü Türkiye’nin artık sıçramaya ihtiyacı var. Ben bu konuda son derece umutluyum. Çünkü biz güvenli bir limanız. Güvenli liman olduğumuz için de bu insanlar da gelip ülkemizde yatırımlar yapıyorlar.
KUR DAHA DA DÜŞECEK
Atılan adımlar arasında özellikle Varlık Fonu çok büyük önem arz ediyor. Ama bunu o malum kafalar hazmedemedi. O kadar cahiller ki, tutup bunun bir özelleştirme olduğunu iddia ediyorlar. Varlık fonu ayrıca ortaklığa da girebiliyor. İkili ortalık, üçüncü ülkelerle farklı ortaklıklar suretiyle, gücünüze varlık fonuyla bir güç katıyorsunuz. Çeşitli imtiyazlar elde ediyorsunuz. Varlık fonu bu. Ama bunu anlayamıyorlar. Nitekim ilanı yapılır yapılmaz dolarda düşüş başladı; şu an 3.64’ü görmüş vaziyette. Ben inanıyorum ki 3.50’nin de altına düşecek. Niye? Girdiler de olacak onun için. Türkiye’ye girdiler durmayacak, bunu göreceğiz. Niye? Dedim ya, Türkiye ekonomik açıdan halen güvenli bir liman. Girdiler geldikçe kur düşecek. Büyümede de inşallah öyle korkulacak bir durum olmayacak.
Malumunuz, KHK’larla akademideki ihraçlar çok tartışma konusu oldu…
İşlenilen suçlardan dolayı eğer siyasetçi bedel ödüyorsa; ne bileyim çeşitli bürokratlar, teknokratlar bedel ödüyorlarsa, profesör, doçent veya doktor olanlar bedel ödemeyecekler mi? Kusura bakmasınlar, ülkemin bölünmesine yol açacak işler içindeyseler; FETÖ, PKK gibi terör örgütleriyle iltisaklıysalar, elbette bir bedel ödemek durumundadırlar. Gerekirse açığa alınıyorlar. Bundan dolayı kimse de rahatsız olmasın.
Yanlış yapıyorlar. DİTİB, Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ilintili bir kurumdur. Buranın imamlarına ajan muamelesi yapılmasının son derece tehlikeli ve kaygı verici olduğunu Merkel’e söyledim. ‘FETÖ isimlerini bize bildidikleri iddiasıyla kendilerine böyle bir muamele yapılıyormuş; kaldı ki bize o tür bir şey falan da bildirilmiş değil’ dedim. Biraz bunaldı o noktada. ‘Yanlış yoldasınız’ dedim. Konuyu araştıracaklarını söyledi. Almanya’ya gidince yeni Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier’le de bu meseleyi yüz yüze görüşeceğim.
Menbiç ve Rakka’da da bunu başarabiliriz
Güvenli bölge, biliyorsunuz, Sayın Trump’ın da kullandığı bir ifade. Ben bu düşünceyi, Sayın Obama döneminde dile getirmiştim. O günden itibaren de bu meselenin takipçisi oldum. Orada bir de milli güvenliği sağlamak için bir orduya ihtiyaç var. Bu ihtiyacı karşılanması için de biz uzun zamandır eğit-donat yapıyoruz. Özgür Suriye Ordusu bizim eğit-donat çalışmalarımızın eseridir. Özgür Suriye Ordusu, terörden arındırılan bölgelerde güvenliğin sağlanması açısından da çok önemli. Mesela Cerablus’ta şu an onlar var. Rai, Dabık, şimdi de El-Bab’a onlar yerleşecek. Menbiç’te de
Özgür Suriye Ordusu olmalı.
Bunu Sayın Trump’a da ifade ettim. PYD’yi, YPG’yi devreden çıkarmaları gerektiğini söyledim. ‘Rakka’nın DEAŞ’tan temizlenmesi işini bunlarla yapacaksanız, biz orada yer almayız. Sizin ne PYD’ye ihtiyacınız var, ne YPG’ye. Bu işi koalisyon güçleriyle beraber, pekâlâ hep birlikte yapabiliriz’ dedim. PYD-YPG’yle yapılacak bir çalışmanın Suriye’de bölünmeyi getireceğini belirttim. O da tüm bu dediklerimizi değerlendireceklerini söyledi.
Fırat Kalkanı Operasyonu’nda şehitlerimiz olmakla birlikte, 3 binin üzerinde DEAŞ’lı bertaraf edildi. DEAŞ, El-Bab’da çökme noktasına geldi. Kenti boşaltma noktasına gelmiş durumdalar. Menbiç’te de, Rakka’da da bu pekâlâ başarılabilir. Bu gerçekleştiğinde hava da farklı olacaktır. O bölgede, en az 4-5 bin kilometrekarelik bir alanda güvenli bölge oluşturulması lazım. Bunu Sayın Obama ile çok konuştuk. Ama PYD ve YPG ile çalışma ısrarından vazgeçmediği için bu adım atılamadı. Temenni ederim ki şimdi atarız.
Yok. Rusya sadece El-Bab’ın daha güneyine ve batıya girmememizin iyi olacağını söylüyor.
Avrupa Türk Gazetesi © ÖZEL HABER