Uzun bir giriş yapmak istiyorum. Şöyle:
7 Haziran 2015 seçiminin kazananı kim olacak?
Önceki gün… Fethullah Gülen Pensilvanya’dan müritlerine seslendi:
“Biz kazandık!.. Kazanan biz olduk!”
Bu; Erdoğan ile girdiği amansız mücadelede müritlerine moral verme amacıyla söylenen bir söz mü? Yoksa…
MİT TIR’ları görüntülerinin ortaya çıkışı ardından, -bizim bilmediğimiz- Pensilvanya’nın, Erdoğan’ın nihai sonunu getirecek yeni bir dalgasına mı tanıklık edeceğiz?
Sahiden… Cemaat mi kazandı!..
Cemaat ile ilgili araştırma yapan; eski polis müdürleri, gazeteciler ve akademisyenlerin ortak görüşü şu: “Yapılan kavgayı Fethullah Gülen kazanacak!”
Örneğin…
Odatv’nin Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ile Haber Müdürü Barış Terkoğlu,Cemaat konusunda yıllardır haber yapan ve bu nedenle genç yaşlarında Silivri zindanına atılan iki gazeteci. “Mahrem/Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” adlı kitaplarıyla ilgili verdikleri röportajlarında, Erdoğan-Gülen kavgasını “Cemaat’in kazanacağını” ileri sürdüler. (28 Mayıs 2015, Cumhuriyet Kitap Eki)
Kuşkusuz bir gerçek var:
Cemaat; Erdoğan’ı küresel dünyada yalnızlaştırıldı ve uluslararası alanda fiilen olmasa da, fikren mahkum ettirdi! Bu arada… Erdoğan’ın kendisini iktidara getiren uluslararası oyunun kurallarını anlamayıp, -Çin’den füze almak ve Rusya ile yakınlaşmak gibi- çeşitli girişimlerde bulunması bunu kolaylaştırdı.
Batı’nın desteğini alan (ve zaten CIA’nın kontrolünde olan) Cemaat’in şimdiki hedefi;Erdoğan’a siyaset sahnesini terk ettirmek!..
Bunun yolu, salt sandıktan mı geçiyor?..
7 Haziran’da AKP yine tek başına iktidar olacak mı?
AKP tek başına iktidar olursa, Cemaat ne yapacak? Oturup sonunu mu bekleyecek?
Erdoğan’ı iktidardan indirmenin tek yolu sandık mı?
İsteriz ki, iktidarlar seçimle gelip, seçimle gitsin. Ama…
Günümüz Türkiye’sinde iktidar olmak çok şey anlamına geliyor; bu nedenle iktidardan düşmek, salt iktidardan düşmek olarak değerlendirilmiyor, yaşamın sonu görülüyor!
İşte bu sebeple; bizim gibi ülkelerin iktidar mücadelelerinde vahşi yöntemlerkullanılıyor.
Diyorum ki:
Erdoğan’ı sandıkta indiremeyen Cemaat; -tıpkı Mısır’da olduğu gibi- dışarıda Batı, içeride liberal destekli askeri darbe yapar mı?
Soru soruyu doğuruyor:
Cemaat, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde darbe yapabilecek kadar güçlü konumda mı?
Cevapları zor.
Ama biliriz ki… Soru, aslında yanıttır…
Devam edelim…
Cemaat’in darbe ihtimalini ciddiye almamalı mıyız?..
Bakınız:
Geçen hafta askeri liselerdeki Atatürkçü öğrencilerin Cemaat tarafından nasıltasfiye edildiğini yazdım.
Çok mail aldım… İçlerinde sadece atılan öğrenciler yok; öğretmen subaylar, kıtada görev yapan her rütbeden asker var. (Bu mektupların bir bölümünü ileri de yayınlayacağım.) “Cemaat’in TSK içindeki gücünü tasavvur edemezsiniz” diyorlar.
Peki soruyu tekrarlayayım:
Ordu içindeki Cemaatçiler, -tıpkı Mısır’daki gibi- ABD ve AB tarafından desteklenen bir askeri darbe gerçekleştirebilirler mi? (Darbenin yapılış “şeklini” bilmem ama yapılış gerekçesinin, kamuoyu desteği için “Atatürkçülük” olacağı kesin!)
“Artık 21. yüzyıldayız, darbeler dönemi geçti” gibi sözlere kanan çocuk olmayınız. Tarihimizde “zor kullanım“ hep olmuştur/ olacaktır..
Biliniz ki… Batı, iktisadi-siyasi çıkarını tehlikede görürse, Cemaatçi “yeni oğlanlarına” darbe yaptırmaktan kaçınmaz.
İnanmayınız küresel hegemonyanın “demokrasi”, “özgürlük” palavralarına; ihtiyaç duyulduğu taktirde Batı, bu “amaçla” darbe yapar! Hatta…
“Askeri vesayet” kavramını dilinden düşürmeyen Cemaat gölgesindeki liboşlar, tam tersi konuşmalar yaparlar ardına kadar açılan penguen ekranlarında!
Artık asıl yazmak istediğime gelebilirim…
Ben diyorum ki:
Samimi AKP seçmeni ellerini gökyüzüne açıp dua etsin:
“Allah’ım bu sandıktan biz tek başımıza iktidar çıkmayalım!”
“Allah’ım bu seçim sonrasında koalisyon hükümeti kuralım!”
“Allah’ın sen AKP’yi koru!”
Dua konusunda şaka yapmıyorum…
Çünkü, şurası gerçek ki… Erdoğan ve AKP artık Türkiye’yi yönetememektedir. Parti devlet anlayışı Türkiye’yi zor günlere sürüklemektedir. Bu siyasal gerginlik ve bu salt tüketime ve finansa dayalı ekonomik yapı sürdürülebilir olmaktan çıktı. Post-modern fantezilerin sonuna geldik.
Evet… Küresel ekonomik kriz, Türkiye’de “yeni mevzilere” ihtiyaç duymaktadır.
Evet… Erdoğan ve AKP yıpranmıştır; “yeni”ye ihtiyaç vardır!
“Yeni”; siyasal uzlaşma adı altında dayatılacak yeni ekonomik reçetedir. Yani… Doğan görünümlü Şahin otomobildir!
Kemal Derviş’in seçim öncesi ortaya çıkıp, AKP’ye övgüler sıralamasının sebebi budur.
AKP’ye iki yol sunulacaktır:
– Ya CHP ile koalisyon hükümeti.
– Ya HDP ile koalisyon hükümeti.
Sadece “yeni” ekonomik politikalar için değil, “yeni” anayasa itibarıyla “yeni”Türkiye için Batı bu şarttı dayatacaktır. “Yeni” Tanzimat Fermanı dediğim budur.
AKP’nin önüne konulan “yeni projede” Erdoğan’a düşen -İttihatçıların Sultan Reşat’ı gibi- Saray’a hapsolmaktır.
Erdoğan Saray’a hapsolmaya razı olur mu? Pek sanmam…
Bu durumda, Cemaat’in “darbe sopası” (MİT TIR’ları vs) Erdoğan’ı ikna için kullanılacaktır.
O da yeterli olmazsa, Batı’nın son stratejisi, (Abdullah Gül’e, Ali Babacan’a iktidarı açacak) Cemaat darbesidir!
Sonuçta…
Türkiye siyasal rejimi, 7 Haziran seçimlerinden sonra zor günlere yelken açacaktır.