avrupahollandaalmanyabelcikafransafetoakpchpmhpiyip
DOLAR
35,3486
EURO
36,7400
ALTIN
2.958,31
BIST
9.889,71
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Erdoğan: Türk-İslam medeniyetinin olduğu yerde DAİŞ, PKK, PYD, YPG olamaz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk-İslam medeniyetinin kast ederek, “Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Aynı şekilde bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde Ku-Klux-Klan da olamaz Holokost da olamaz” dedi.

Erdoğan: Türk-İslam medeniyetinin olduğu yerde DAİŞ, PKK, PYD, YPG olamaz
14.03.2016
A+
A-

Diyanet Vakfı, Uluslararası İyilik Ödülleri 2016 töreni İstanbul’da yapıldı. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ödül törenine, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Görmez, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da katıldı.

Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı’nın 41’inci kuruluş yıldönümü olduğunu belirterek, “41 kere maşallah diyorum” dedi.

Ödül alan kişilerin ve kuruluşların isimlerini tek tek sayan Erdoğan, “Sizin ellerinizle dünyanın dört bir yanında dikilen iyilik fidanlarının, inşallah uzun yıllar meyve vermeye devam edeceğine inanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Orta Asya’dan Güney Asya’ya, Filistin’den Kırım’a, Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada süren cami inşaatları, Kur’an kursu, medrese inşaatları, tadilatları, tefrişatları da üzerinde hassasiyetle durmamız gereken hizmetlerdir. Arnavutluk’ta Tiran’da, Namazgâh Camii’nin temelini sayın Başkanımızla birlikte attık. İnşallah yakında açılışını yapacağız. Kazakistan’daki Hoca Ahmet Yesevi Camii hızla devam ediyor. 2 Nisan’da da Amerika’dayız. Maryland’da biten külliyenin, o muhteşem eserin açılışını yapacağız” şeklinde konuştu.

“ŞER ODAKLARINA KARŞI DA AZAMİ DERECEDE DİKKATLİ OLMALIYIZ”

Erdoğan, “Günümüzde çocuklar, gençler ve kadınlar, mutlaka kazanmamız gereken, özel önem vermemiz gereken kesimlerin başında geliyor” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öğrencilerimizin ahlaklı, vatanına ve milletine bağlı, insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirilmesi hususunda vakıflarımıza ciddi görevler düşüyor. Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde, çocuklarımıza, gençlerimize, genç kızlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Paralel yapıların ‘hizmet’ ve ‘adanma’ kılıfları altında nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız. Yeni nesilleri maddi ve manevi olarak beslerken, bu şer odaklarına karşı da azami derecede dikkatli olmalıyız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyanet Vakfımızdan, bu anlayışla, Milli Eğitim Bakanlığımız ve Diyanet İşleri Başkanlığı’mızla birlikte hareket ederek, çalışmalarını daha da yaygınlaştırmasını bekliyorum. Adalet, ihsan, merhamet, istikamet gibi ilkeler doğrultusunda yürütülen bu hizmetlerin ilelebet devam etmesini temenni ediyorum” dedi.

“BİZ YILLARCA GÖREMEDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Bir toplantı vesilesiyle Kamerun’dan ülkemize gelen Müslüman liderler, Diyanet İşleri Başkanı’mıza 16 maddelik bir talip listesi veriyorlar. Başkanımız diyor ki, ‘Bunların hepsini yapamam. Bir tanesini söyleyin, onu gerçekleştirmeye çalışayım. Bunun üzerine muhatabı, listenin en son sırasındaki talebi işaret ediyor. Ben de dersimi çalışırken bayağı hüzünlendim. Bu talep Diyanet İşleri Başkanı’mızın cübbesi ve sarığıyla ülkelerini ziyaret etmesi ve oradaki Müslümanlarla kucaklaşması isteğidir. Ya, biz yıllarca kendi ülkemizde cübbesi ile sarığı ile dolaşan Diyanet İşleri Başkanı’nı göremedik. Başkanımız, ‘Onca meseleniz varken, ziyaret konusu sizin için neden bu kadar önemli?’ diye soruyor. Cevap çok şaşırtıcı. ‘Siz’, diyor muhatabı, ‘Müslüman olarak azınlıkta yaşamanın ne zor şey olduğunu bilmezsiniz; Siz bu şekilde ülkemize geldiğinizde, bizim sahipsiz olmadığımız görülecek'”

“İŞLERLİK KAZANMIŞ OLAN VAKIF ANLAYIŞININ KAYNAĞI BU TOPRAKLARDIR”

Erdoğan, “Bizim medeniyetimiz, bir yönüyle de, iyiliğin kurumsallaşmış hali olarak ifade edebileceğimiz vakıf medeniyetidir. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde yaygın şekilde kabul gören, işlerlik kazanmış olan vakıf anlayışının kaynağı bu topraklardır. Kendini insanlığa ve hatta tüm mahlukata vakfetme, insanlığın ve mahlukatın yararına çalışma anlayışı üzerine kurulu bu medeniyete bütün samimiyetimizle sahip çıkmalıyız. Yolda kalmışlardan göçmen kuşlara kadar, hayata ve insana dair ne varsa, her şeyi içine alan bu muhteşem medeniyet, ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihimize bakın… Bizim ecdadımız gittiği yerlere gerektiğinde kılıcını da kullanarak girmiştir; ama oradaki kalıcılığı gönülleri fethetmesi sayesinde olmuştur. Bugün Osmanlı coğrafyasına baktığınızda, Selçuklu coğrafyasına baktığınızda, hep bu gerçeği görürsünüz. Bugün dahi, Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya kadar nereye giderseniz gidin, karşınıza köprü olarak, cami olarak, medrese olarak, han olarak, hamam olarak, çarşı olarak mutlaka bir Osmanlı eseri çıkar.
Herkesin sömürmek için, petrolünü yağmalamak için gittiği Ortadoğu’ya biz demiryollarımızla, su kanallarımızla, hanlarımızla, çarşılarımızla, en önemlisi birlikte yaşama kültürümüzle gittik” diye konuştu.

“BİZİ ÇABUK ANLAMAZSANIZ…”

Erdoğan, geçen hafta gerçekleştirdiği Afrika ziyaretine işaret ederek, “Hepsi de ne anlattı, biliyor musunuz? Batı bize elmaslarımızı, altınlarımızı yağmalamak için geldi… Ama Osmanlı bize böyle gelmedi… Siz de tekliflerinizde aynı şeyleri yapıyorsunuz dediler. Biz dedik, bunun için varız. Bunun için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bunun için de, biz tam aksine, sizinle bir dayanışma içinde olacağız. Ama bizi ne olur çabuk anlayın dedim. Eğer çabuk anlamazsanız yine kaybetmeye devam edeceksiniz dedim” şeklinde konuştu.

“REHBER OLARAK DA BİZİ GÖRÜYORLAR”

Erdoğan şöyle konuştu: “Dünyanın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, ahlaki; her bakımdan mihengini kaybettiği, büyük savrulmaların yaşandığı günümüzde, biz önce kendi ölçülerimizi, kendi değerlerimizi sağlam tutmalıyız. Biz de bu savrulmaların içine yuvarlanıp istikametimizi şaşırırsak, inanın kaybeden sadece kendimiz olmayız. Bugün bir büyük dönüşümün sancıları içinde kıvranan tüm kardeş toplumlar gözlerini Türkiye’ye dikmiş durumda. Umutla çıkış yolu arıyorlar. Rehber olarak da bizi görüyorlar. Biz nereye yönelirsek, onlar da aynı tarafa yöneliyorlar, yönelmek istiyorlar. Bu büyük medeniyetin günümüzdeki varisi olarak gördükleri Türkiye’nin kendilerine de rehberlik etmesini bekliyorlar. Ne kendi evlatlarımızı ne de bu insanları hayal kırıklığına uğratmaya hakkımız yoktur. Böyle bir vebali asla üstlenemeyiz.”

“BİZ ONLARI ALMAYA MECBURUZ, MAHKUMUZ”

Erdoğan, “Biz sınırlarımıza dayanan Suriye’deki o mazlumlara, Irak’taki o mazlumlara kapımızı açtıysak, iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz için açtık” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kaç kişi gelecek diye sormadık, Batı ne yapıyor? ‘Biz’ diyor, ‘300 kişi alırız, biz 500 kişi alırız.’ Sonra ne yaptılar? Dikenli telleri koydular. ‘Hayır almayız, Türkiye burada bize rakam versin, şu kadar rakam, bu kadar rakam.’ Ne rakamı ya? Şu anda 3 milyon insan var burada, 3 milyon. Ve bundan sonra da yine biz açık kapı politikasıyla o bombalardan kaçan insanlar ne olursa olsun, biz onları almaya mecburuz, mahkumuz. Çünkü bu medeniyetin evlatları bunu yapmakla yükümlüdür.”

“BU BİR PROJE OLABİLİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Bu müessif olaylar, dünyanın kalanı nezdinde tüm Müslümanları töhmet altında bırakmaya, tüm Müslümanları terörist gibi göstermeye çalışanlara fırsat veriyor. Ama biz onlara fırsat vermeyeceğiz. Bu bir proje olabilir. Bu bilinçli olarak altyapısı hazırlanmış bir süreç olabilir. Birileri yaşananları istismar etmek, kendi emelleri için kullanmak istiyor olabilir. Bize düşen, buna karşı kendi medeniyetimizin o tüm insanlığı kucaklayan, kuşatan değerleriyle mukabele etmektir. Müslümanı terörist; İslam dünyasını terörün, cinayetlerin, kavgaların kaynağı olarak göstermeye çalışanlara karşı kendi değerlerimizle mücadele edeceğiz. Onlar masumları öldürebilir; biz daima masumların yanında yer alacağız. Onlar milyarlarca insanın mağduriyeti pahasına kendilerine bir refah düzeni kurabilir; ama biz adaletten asla ayrılmayacağız. Onlar çıkarları için tüm dünyayı ateşe atmayı göze alabilir; biz hakkın, merhametin, şefkatin, iyiliğin yanında yer alacağız. Çünkü bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim tarihimiz, bizim kültürümüz bize bunu emrediyor.”

“DAİŞ OLAMAZ, PKK OLAMAZ, PYD OLAMAZ, YPG OLAMAZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne diyor sevgili Peygamberimiz; ‘Müslüman, dilinden ve elinden insanların selamette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda emin oldukları kişidir.’ Çerçeve burada çizilmiş zaten. Bu emri alan hiçbir Müslüman, hiçbir mümin masumlara kötü söz söyleyemez, masumlara el kaldıramaz, masumların gırtlağını kesemez, masumlara kurşun sıkamaz, masumlara bomba atamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Aynı şekilde, bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde Ku-Klux-Klan da olamaz, Holokost da olamaz” dedi.

“DEMEK Kİ YETERİ KADAR SESİMİZİ DUYURAMIYORUZ”

Erdoğan, “Bugün İslam dünyası, mezhepçilik fitnesinin, siyasi bölünmüşlüğün, sosyal çalkantıların sancısı içinde kıvranıyorsa, dönüp önce kendimizi sorgulayacağız. Demek ki yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz. Demek ki yeteri kadar hakkın, hakikatin, adaletin mücadelesini veremiyoruz. Fertten başlayarak kurumlarımıza kadar hep birlikte bu muhasebeyi yapmalı, medeniyetimizin bize yüklediği sorumluluğa dört elle sarılmalıyız. Kaybettiğimiz her an, iyilik karşısında kötülüğün, masum karşısında zalimin fersah fersah mesafe kat edişini izlemek durumunda kalırız” diye konuştu.

YARALI ARKADAŞINA SİPER OLAN ASKERE İYİLİK ÖDÜLÜ

Törende, terör örgütü PKK’ya karşı verilen mücadelede, yaralı silah arkadaşının üzerine yatıp siper olan asker Jandarma Uzman Çavuş İsmail Ertem’e, Diyanet İşleri Başkanı Görmez tarafından ödülü verildi. İsmail Ertem, Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil olmak üzere salondaki herkes tarafından ayakta alkışlandı.
Jandarma Uzman Çavuş İsmail Ertem, “Benim yerimde hangi Mehmetçik olsa aynı şekilde davranırdı. Olay günü Süleyman ağabeyin yanında ben olduğum için ben siper oldum. Yaptığımız operasyonlarda sivil halkın emniyetini üst seviyede tutuyoruz. Yaptığımız faaliyetlerin halkımızın ve siz değerli büyüklerin dikkatini çekmesi bizi ayrıca mutlu etmekte, moralimizi yükseltmektedir. Bu ödülü bölgede görev yapan tüm silah arkadaşlarım ve burada bulunmayan Süleyman ağabeyim adına alıyorum” dedi.

ÖDÜL ALANLAR

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen ‘Uluslararası İyilik Ödülleri’ kapsamında, ulusal ve uluslararası alanda 8 farklı dilde, yaşanmış bin 100 hikaye değerlendirildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın il ve ilçe teşkilatları, yurtdışı temsilcilikleri, Türkiye Diyanet Vakfı’nın 135 ülkede işbirliği yaptığı kurumlar, internet ve medya taramalarıyla, 8 farklı dilde bin 100’den fazla hikaye komisyonlar tarafından incelendi.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda, yurtdışından ve Türkiye’den 7 “iyilik öncüsü”ne ödül verildi. İyilik ödülleri, Sudan Munazzama Ad-Dawa Al-İslamiyye’nin kurucusu olan 81 yaşındaki eski Sudan Cumhurbaşkanı Abdurrahman Swar Ez-Zeheb, Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaralı polise siper olan Jandarma Uzman Çavuş İsmail Ertem, Malezyalı doktor Jamilah Mahmood, Norveçli doktor Mads Gilbert, Leyla’dan Sonra Hareketi, Osman Gerem ve Avustralyalı Sosyolog Susan Carland’a takdim edildi.

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Avrupa Türk Gazetesi'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.