Twitter fenomeni Fuat Avni’nin gündeme getirdiği Gülen Cemaati’ne yönelik operasyon iddiası bir gün gecikmeyle bu sabah itibarıyla gerçekleşmeye başladı.
Ayrıntılara geçmeden önce şunu söyleyeyim!
Yapılan operasyon öyle iddia edildiği gibi özgür basını susturmaya yönelik değil. Yapılan operasyon, 2010 yılında yapılan ve paralel yapının parmak izi bıraktığı tek operasyon.
Nur cemaatine mensup olan ama Gülen’in açıklamalarını eleştiren Tahşiyeler grubuna kurulan kumpasın ortaya çıkması üzerine başlayan bir operasyon.
Basında yer aldığı şekliyle, Gülen, kendisine karşı çıkan bu grubu vaazında hedef gösteriyor. Zaman gazetesi haberini yapıyor. Samanyolu TV dizi senaryolarına dahil edip El Kaide örgütü olarak yaftalıyor. Ne hikmetse bir savcı emir veriyor. Hemen akabinde polis 2010 yılında bu gruba operasyon yapıyor, gözaltına alıyor ve hakim tutukluyor.
Operasyonu yapma talimatını veren isim ise tanıdık. Ali Fuat Yılmazer!
Sonrasında yapılan incelemelerde, Tahşiyecilerin evlerinde bulunduğu iddia edilen bombaların üzerinde bazı parmak izlerine rastlanıyor. O parmak izlerinin, operasyonu sürdüren ve bugün gözaltına alınan polislerin parmak izi olduğu ortaya çıkıyor. Ayrıca seri numaraları araştırıldığında aynı bombaların “Ergenekon operasyonunda bulundu” denilerek kayıtlara geçtiği saptanıyor.
Yani Ergenekoncuların sakladığı yerde polis tarafından ele geçirilen bombalar, bir süre sonra nasıl oluyorsa Muş’ta ortaya çıkıyor. Bu gerçek 2014 yılında ortaya çıkınca suçsuz yere 17 ay hapis yatan grubun imamı Mehmet Doğan suç duyurusunda bulunuyor. (Ayrıntıları bu linkten okuyabilirsiniz)
Bu mu medyayı susturmaya yönelik operasyon!
Polisin gazete binasını bastığı yaygarasını koparanlar zerre kadar samimi değil. “Nasıl değil. Zaman gazetesi basılmadı mı?” diye eleştireniniz olabilir.
Ancak şu ayrıntıyı kaçırmamak gerek.
Fuat Avni operasyonu haber verdiği günden beri Ekrem Dumanlı Zaman Gazetesi’nin binasından çıkmadı. Resmi evraka baktığınızda Dumanlı’nın “İkamet adresi” olarak Zaman binasını gösterdiğini göreceksiniz.
Polise, o binaya gitmekten başka şans verilmedi.
Amaç, “Polis gazete binasını bastı” havası oluşturarak dünya medyasının ilgisini çekmekti. Ekrem Dumanlı’nın iki gündür tam bir jön havasında oynadığı oyun, bu anlamda başarıya ulaştı.
Güneyde dost belledikleri ülke başta olmak üzere bir yıldır paralel yapıyı maşa olarak kullanamayan avrupa ülkeleri bildiriler yayınladı.
Ama aynı oyun Türkiye içinde başarılı olamadı! Olamadı çünkü, kullanılan argümanlar milletin vicdanında asla karşılık bulamayacak argümanlardı.
Sosyal medya üzerinden inançlı kesime “Biz din kardeşiyiz. Sessiz kalmayın bu zulme”demeleri gülünç bir durumdu.
Türkiye’de başörtülerinden dolayı okullara alınmayan öğrenciler yardım istediğinde ortalıkta yoktular. İnançlı kesimin oy verdiği partiler darbelerle iktidardan indirilirken onlar darbe şakşakçılığı yapıyordu. İmam hatipler ve Kur-an kursları kapatılırken ağızlarını bıçak açmadı.
Mısır’da insanlar namaz üzerinde kurşuna dizilirken, Mavi Marmara’da masum insanlar katledilirken, Filistin’den yükselen feryatlar dünyayı inletirken mazlum Filistin halkına “Terörist” diyenlerin, zora düşünce inanç sömürüsü yapması karşılık bulmadı.
Millet, Adnan Oktar’ın kediciklerini bile onlardan daha samimi buluyor artık.
Ekrem Dumanlı ile beraber aranan Hidayet Karaca da dün gözaltına alınanlar arasındaydı.
Dün kendi imkanlarıyla evinden çıktı, toplanan kalabalığı “Aman bir provokasyona alet olmayın. Gidin evlerinizde dinlenin” diyerek dağıttı ve sessizce gidip teslim oldu.
Dedim ya!
Ekrem Dumanlı’nın amacı şov yapmaktı ve bunu yapabileceği alan olarak Zaman gazetesi binasını seçti.
Altı üstü bir ifade vermeye gidecek, tüm dünyayı ayağa kaldırıyor. Oysa 2011 yılında türlü kumpaslar kurularak eşlerinin koynundan alınanlar isyan ettiğinde, “Paniğe ve öfkeye gerek yok hukukî süreç işliyor” diyen kendisiydi. Kendisinden olmayanlara hukuk masalı okuyan adam, iş kendine gelince “Basına darbe yapılıyor” diyor.
Sevim koş sevim!
Temsil ettiği grubun herkesi dinleme özgürlüğü, tapeleme özgürlüğü, siyasete yön verme özgürlüğü, milleti yardımseverlik duyguları ile uyutup himmet paralarıyla dünyaya yayılma özgürlüğü var ama devletin “Gel bi ifadene başvuralım” demesi özgürlüğü yok!
Onların tırları durdurup MİT mensuplarına silah doğrulma özgürlüğü, devletin ulusal güvenliğini ilgilendiren sırları dinleyip dünyaya servis etme özgürlüğü, herkese belaltı şantaj yapma özgürlüğü var ama kimsenin bunun hesabını sorma özgürlüğü yok.
Koş Sevim koş, bu pencereden her şey görünüyor!
*****
Gelelim işin bir başka boyutuna ve şu soruyu soralım:
Türkiye’de paralel yapıyla gerçekten mücadele ediliyor mu? Ediliyorsa bu mücadeleyi kimler veriyor?
Ya da şöyle soralım:
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanı’nın, MİT’in, emniyetin aldığı tüm gizli kararları noktasına virgülüne varıncaya kadar bilen bir Fuat Avni varken, paralel yapıyla mücadele edildiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilir miyiz?
Bir twitter fenomenini bulamayan devletin, devletin içine çöreklenen paralel yapı mensuplarını bulup cezalandırmasını bekleyebilir miyiz?
Türkiye’de paralel yapıyla mücadele eden kaç kişi var?
Erdoğan, Davutoğlu, Hakan Fidan ve birkaç bakan ve milletvekili dışında bana paralel yapıyla mücadele eden kaç isim sayabilirsiniz?
Kimseyi umutsuzluğa düşürmek istemem ama şu gerçeği de söylemem gerek.
HSYK ve emniyet içindeki paralelciler temizlendi ama AK Parti’nin belediyelerin ve teşkilatlarının içi paralel yapı mensuplarıyla dolu. Gezi ve 17 Aralık sürecinde Erdoğan’a hakaret edip kuyusunu kazanların tamamı bugün AK Parti teşkilatlarında boy gösteriyor.
Eğer paralel yapıya bir operasyon yapılacaksa, ilk adres AK Parti’nin kendi teşkilatları ve belediyeleridir. Eğer bir operasyon yapılacaksa, ilk olarak Erdoğan’ın çevresinin gözden geçirilmesi gerekiyor. Ve bu operasyonların tecrübeli ekiplere teslim edilmesi gerekiyor. Ergenekon’da suç uyduran vicdansız polisler gibi olmayacak, adaletten ve hukuktan sapmayacak polislere yani…
Dün ekranda izledim.
Ekrem Dumanlı’yı gözaltına almaya giden ekip, eksik evrak düzenlediği için kapıdan geri dönüyor. Bir evrakı dahi doğru şekilde hazırlayamayan polisin paralel yapıyla mücadelede başarılı olacağına ben şahsen ihtimal vermiyorum.
Yarın bu konuya devam edeceğiz…