avrupahollandaalmanyabelcikafransafetoakpchpmhpiyip
DOLAR
35,3259
EURO
36,7155
ALTIN
2.953,99
BIST
9.889,71
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Derin devlet yüzüğü

Erdoğan, istese cemaatin gücünü arkasına alarak yeni bir derin devlet rejimi, bir tür oligarşi kurabilirdi. Ama yapmadı, iktidar yüzüğünü cemaate vermedi, mücadele etmeyi seçti.

Derin devlet yüzüğü
24.05.2015
A+
A-

Yakın geçmişin en önemli tarihsel kırılmalarının yaşandığı 2007 yılında, cemaatin, ordudaki Amerikan karşıtlarını istihbari yöntemlerle tasfiye etmeye başladığı dönemde Genelkurmay İstihbaratı’nın başına bir korgeneral atandı. Adı İsmail Hakkı Pekin’di. Bursa İznikli’ydi. 1972 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun olmuş, Ağustos 2006 Yüksek Askeri Şurası’nda (YAŞ) korgeneralliğe terfi etmişti. Pekin’in göreve gelmesiyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), tarihinin en büyük Psikolojik Harekât (PH) saldırılarına maruz kalması yalnızca anlamlı bir tesadüftür, komplo aramaya gerek yok. Ne var ki Pekin’in, ordunun bu PH savaşından ağır bir mağlubiyetle çıkmasındaki sorumluluğu yadsınamaz.

Pekin, bu sorumluluğu Mart ayında verdiği bir röportajda, “Bir meslek seçmişim, ilerlemek istiyorum ve çoğunluğa uydum. Ses çıkaranların neler yaşadığını gördüm, önüm kesilirdi. Ve birçok yerde sustum” sözleriyle itiraf ediyor.

Pekin, Kıbrıs Gazisi’dir ve savaşta kahramanlıklar göstermiştir. Ancak aynı başarıyı istihbarat ve PH alanında kaydedemez. ‘Kariyer’ kaygısıyla en sorumlu makamlardan birinde üzerine düşeni yapmamak ve hatta ‘beyaz bayrak’ çekmek de işe yaramaz ve Pekin, Eylül 2011’de İlker Başbuğ’un sonradan hapse atılmasına sebep olan İnternet Andıcı soruşturması kapsamında tutuklanır. Ağustos 2013’e kadar da cezaevinde kalır. Hapisteyken annesini kaybeder, cenazesine gidemez.

Hayatının en zorlu döneminde yanında kimseyi bulamaz. Aynı dönemde cezaevinde olan Doğu Perinçek ve İşçi Partisi çevresinden başka… Maoist Perinçek, 1 Ekim 1949’da Tiananmen Meydanı’nda açıklanan devrimle kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkentinin soyadını taşıyan Paşa’yı çok sever. Öyle ki, hapisten çıktıktan sonra onu, İşçi Partisi’nin devamı olarak kuracağı Vatan Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı yapacaktır. Perinçek, Pekin’i de yanına alıp Şam’a gider ve 200 binden fazla insanın ölümünden sorumlu diktatör Beşşar Esad’in elini sıkar. (Bu arada partinin televizyonu Ulusal Kanal, Kahire ve Tahran’da yeni büro açtı. Dikkate şayan bir gelişme. Ne tür bir stratejik amaca hizmet ettiği yakın zamanda anlaşılır.)

STOCKHOLM SENDROMU VAKASI

Şimdi işin güncel tarafına gelelim ve İsmail Hakkı Pekin’in devlet-paralel devlet savaşının gri cephelerinde, amiyane tabirle at izinin it izine karıştığı yerlerde ne tür bir fonksiyon üstlendiğine bakalım. ‘AKEPE Hükümeti’ne paralel devletle savaş stratejisinde sonuna kadar destek vereceğini açıklayan Perinçek’in sağ kolu Pekin, geçtiğimiz günlerde cemaatin gazetesi Zaman’a ilginç bir röportaj verdi.

Röportajın maksadı, metinde Ergenekon süreciyle ilgili TSK adına özeleştiri yapmak olarak nitelendiriliyor. Özeleştiri, sadece Marksist pratikte değil devlet geleneğinde de sadece kendi komutanlarına verilir. PH savaşında, her biri füze işlevi gören bilgilerle karargâhı çökerten karşı güce değil…

Peki, Pekin ne diyor ona bakalım: İnternet Andıcı dosyasıyla ilgili olarak “Karargâhta bu tür evraklar hazırlanırken komutanın haberi olur.” Hani sıkılmasa cemaatin gazetesine, neredeyse Başbuğ’u tutuklamakla iyi yaptınız diyecek.

Cumhuriyet’in o meşhur manşetine göndermeyle “Genç subaylar rahatsızdı ama iktidardan değil, kendi komutanlarından rahatsızdı” da diyor Pekin. Ama manşetin Milliyet’te yer aldığını söylüyor. Belli ki genç subaylar manşetinin Milliyet’te atıldığını zannediyor. Olabilir, hafızası insanı yanıltabilir. Fakat en azından röportajı yapanın Google’a bakarak bile olsa bu hatayı düzeltmesi gerekirdi.

‘Genç subaylar tedirgin’ haberini yapan, daha sonra yine cemaat kumpasıyla hapse atılacak gazeteci Mustafa Balbay’dı. Ama Balbay, cezaevinden çıktıktan sonra cemaat hakkında tıpkı Cübbeli Ahmet Hoca gibi tek kelime etmedi. Bir Nedim Şener duruşu sergilemese de -Pekin’in yakın geçmişe kadar yaptığı gibi- kumpası eleştirebilir ya da hiç olmazsa gri alanlarda dolaşabilirdi!

Pekin ise şimdilerde kendisini mağdur eden güçle birlikte poz vermeye başladı. Böyle yapınca ‘celladına aşk’ ya da ‘Stockholm sendromu’ yorumlarının da önünü açmış oluyor.

ZEKERİYA ÖZ’LE İŞBİRLİĞİ YAPACAKMIŞ!

İsmail Hakkı Pekin, röportajda Balyoz davasıyla ilgili olarak ise bir yandan “Plan seminerinde maksadı aşan konuşmalar vardı” deyip yine cemaatin ekmeğine yağ sürerken, bir yandan da silah arkadaşları kırılmasın diye “Darbe hazırlığı olduğunu sanmıyorum” diyor.

Pekin’in açıklamalarının en ilginç yönlerinden biri ise Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’le ‘birlikte çalışma’ isteğini dışa vurduğu kısımlar. Pekin, Öz’ü yönlendiren isim olan eski Başsavcı Vekili Fikret Seçen’le tanıştığını, ama sürekli bir işbirliği tesis edemediklerini söylüyor. Yani hukuku kullanarak kendilerini tasfiye eden güçle işbirliği yapamamış olmaktan şekvacı. Pekin, Mart ayında verdiği röportajda ise Zekeriya Öz için ne demişti hemen hatırlatalım: “İnsanları korkutmak ve ezmek isteyen biri. Tavrı öyleydi. Tepede oturuyor, elinde puro, korkunç bir üstten bakan tavrı var.”

Pekin, devletin her yerinde olduğu gibi ordusunda da örgütlenmesi olan Paralel Yapı’nın TSK’dan tasfiyesi konusunda ise tam da cemaatin istediklerini dillendiriyor: “Asker, belge delil varsa gereğini yapayım, ama yoksa yapamam diyor.”

Aynı Pekin, çok değil üç ay önce şöyle diyordu oysa ki: “İçeride hainler vardı. Evet, her şey sızıyordu. Örneğin ben ‘katsayı’ konusunda bir bilgi notu hazırlamışım, o bile sızdı.”

Pekin, kendi anlattığına göre Dursun Çiçek İnternet Andıcı ile ilgili evrakı getirince “Yine bunlarla uğraşıyorsun Dursun, başımız belaya girmesin” de demiş ama belgeyi imzalamış. İnternet Andıcı davasının sembol sanıklarından Dursun Çiçek, Pekin’in açıklamalarına “Andıca karşı çıktıysa neden paraflamış” diye itirazda bulundu haklı olarak. Çiçek, Paşa’nın, kumpasın medya ayağı olan gazeteye röportaj vermesine anlam veremediğini de söyledi. Hatta daha da ileri gitti ve “Acaba baskı altında mı veya şantaj mı yapıyorlar bilemiyorum. Önce bunu bir araştırmak lazım” dedi.

YENİ İTTİFAK ARAYIŞLARI MI?

Görevi gereği edindiği gizli devlet bilgilerini istediği gibi ekleme çıkarma yaparak fütursuzca kullanan Pekin’in Zaman’a röportaj vermesi ve cemaatin hoşlanacağı şeyler söylemesi derinlerdeki yeni ittifak arayışlarının bir tezahürü mü sorusu, cevaplanması gereken bir sorudur. Pekin’in 2007’den beri açılan davalarda mağdur olup da cemaatin gazetesine konuşan ilk asker olduğu söylenebilir, bunun da bir esbabımucibesi olmalı. Perinçek de Pekin’e ve dolayısıyla Zaman’daki açıklamalarına sahip çıkıyor. Ama bu kez sadece Paşa’nın soyadının, kendisinin bir dönem tabii olduğu ideolojinin (Maoizm’in) başkenti olmasından değil herhalde.

Mücadelenin bütün şiddetiyle sürdüğü bu kaotik ortamda aradan sıyrılıp, yine azınlıkçı yeni bir derin devlet projesini uygulamaya çalışanlar çıkabilir. Derin iktidar boşluğunda o alanın genetik kodlarını ele geçirmeye çalışan oportünistler ve onları, performanslarına göre teşvik edecek dış güçler de her zaman bulunur. (Bu tür komploları, hesaba katmak ‘komploculuk’ değil.)

Yüzüklerin Efendisi’ndeki ‘baş metafor’ ile anlatalım: Frodo’nun taşıdığı iktidar yüzüğünü, yakın bir geçmişe kadar o veya bu biçimde derin güçler kullandı ve yüzüğü hep istismar etti. İstismarcılardan sonuncusu cemaatti. Erdoğan, yüzüğü, yani millet iradesini bir azınlık derin devletine vermemekte kararlı. İstese yüzüğü verme karşılığında cemaatin gücünü arkasına alarak yeni bir oligarşik rejim kurabilirdi. Yapmadı, mücadele etmeyi seçti. Muhaliflerden başlayarak bütün Türkiye, bu gerçeği görmeli.

Ferhat Ünlü – Sabah

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Avrupa Türk Gazetesi'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
ETİKETLER:
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.