Vay be, şu halimize bakın. Üst üste şaka gibi gelişmeler yaşıyoruz. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, “Türkiye’de demokrasi her geçen gün kaybediyor” demiş.
Söylediklerinin bir an için doğru olduğunu düşünelim! Gerçekten bu ülkede demokrasinin gerilediğini var sayalım!
İyi de, bu ülkede demokrasi kaybediyorsa Ekrem Dumanlı’ya ne? Ortada kendisini ilgilendiren bir durum yok. “Demokrasi” denildiğinde en son konuşacak ve dövünecek isimlerden biri Ekrem Dumanlı olmalı.
Niye mi?
Çünkü, kendi ifadesiyle O bir cemaat mensubu. Hem de yapı içinde en tepelere kadar yükselen bir cemaat mensubu. Demek ki bu konuda kendisini ispat etmiş, inanılır, güvenilir bir isim.
Gerçi o yapıya şimdi “Paralel Örgüt” diyorlar. Hem de MGK ve Bakanlar Kurulu tarafından tescil edilmiş bir örgüt! Ama biz Ekrem Dumanlı ve arkadaşlarının söylemlerinden yola çıkarak “cemaat” olgusu üzerinden gidelim…
Ne demek cemaat? Arapça topluluk demek! Cem olmaktan, yani birleşmekten ve bütünleşmekten geliyor.
Üstelik, cemaat denen topluluk rastgele, tesadüfen ve şartlar öyle gerektirdiği için bir araya gelmez. Cemaat, şuurlu bir birliktelik demektir. Yolu ve hedefi bellidir.
Başında ise yetkin bir imam (önder) bulunur!
Cemaatlerde imam tartışılmaz otoritedir. İmamın sözü üzerine söz edilemez. İmam da topluluğa tek tek “Ne yapacağız, ne edeceğiz?” diye sormaz. İlaveten bu tür topluluklarda fertlerin değil, cemaatin hak ve menfaatleri önemlidir. Sözün kısası, cemaatler demokratik yapılar değildir.
İşte o yüzden “Demokrasiden Ekrem Dumanlı’ya ne” diyorum. Kendisi de kabul ediyor ki, O bir cemaat mensubu.
Ama “demokrasi” denildiğinde mangalda kül bırakmıyor. Garip, acayip, düşündürücü! Söyledikleri, içinde bulunduğu durumun tabiatına aykırı!
* * *
Cemaatte üst akıl ne derse o olur…
Eleştiri kabul edilmez. Söz hakkı da yoktur. Bu hakkı kullanmaya çalışan dışlanır, hatta “hain” ilan edilir. Tıpkı bugün Hüseyin Gülerce’ye yapıldığı gibi!
Basın özgürlüğüne gelince…
“Düşünmeyeceksin, sezmeyeceksin” denilen yerde, zaten basın özgürlüğünden de söz edilemez.
Bitmedi, dahası var…
Bir cemaat mensubu “Devlet mi, cemaat mi?” tercihi içinde bırakılırsa, tercihini cemaatten yana kullanmak zorundadır. Durum bu olunca gözünü kırpmadan ülkesini ve devletini yerden yere vurabilir.
Tıpkı bugün olduğu gibi!
* * *
Şimdi dönelim yine Ekrem Dumanlı’ya…
Amerikalıydı, Almandı fark etmiyor. Ayırım yapmıyor, önüne hangi yayın organı gelirse konuşuyor. Ülkesini jurnalliyor.
İfadeleri farklı olsa da vermek istediği mesaj hep aynı: “Türkiye’de basın özgürlüğü ve demokrasi yok” diyor. Ülkesini ve bu ülkenin yönetimini yerden yere vuruyor. “Paralel Yapı” adı verilen oluşumu aklamaya çalışıyor.
“Hukuk” diyor ama hâkim ve savcılığa soyunup, devam etmekte olan soruşturma ve davalar için hükümler veriyor.
Aslında bir “algı operasyonu” yürütüyor. Gerçek dışı iddialar ile batı kamuoyunu aleyhte yönlendirmeye ve Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışıyor.
Hakkında yakalama kararı bulunan ve “Kırmızı Bülten” hazırlığı yapılan Fethullah Gülen’in de uzun süredir yapmaya çalıştığı farklı değil.
“Cemaat” de zaten en tepeden en aşağıya aynı amaca yönelmek demek!
Aslında ne oluyor biliyor musunuz? Sergilenen bu görüntü, “Paralel Yapı” suçlamasını iyice pekiştiriyor.
Hep birlikte aynı amaç doğrultusunda hareket ediyorlar. Bir orkestra gibi uyum içindeler. Bunları ciddiye alıp “Bak, gördün mü?” diyenlere şaşıyorum!