Tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan “büyük yalan”la mücadelede son düzlüğe girildi, Türkiye Strazburg’da görülecek duruşmaya kitlendi. Peki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’nin önüne gelen süreçte neler yaşandı? Türkiye böyle bir başarının eşiğine nasıl geldi? İşte davanın büyük yalanla mücadelenin yol haritası…
2000’li yılların başlarında Batı ülkeleri “büyük yalanı” farklı bir boyuta taşımaya başladı. Avrupa Parlamentoları’nda peşi sıra 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan ve “Ermeni Soykırımı yoktur” demeyi suç kabul eden yasalar gündeme alındı.
Büyük yalanın yüzüncü yılına doğru Türkiye’ye karşı topyekun bir taarruz harekatına dönüşeceğini öngörüsü Talat Paşa Komitesi’ni ortaya çıkardı. Sözde soykırım yalanına karşı örgütlü mücadele adına kurulan komitenin başkanlığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Başkanı Rauf Denktaş üstlendi.
Sözde soykırım tasarılar Batı parlamentolarında ardı ardına kabul edilirken Fransa, Almanya gibi önemli Avrupa merkezlerinde kitlesel eylem ve organizasyonlara imza atıldı. 2007 yılında bilimsel bir konferanstaki konuşması nedeniyle dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu hakkında soruşturma başlatması süreçte bir kırılma noktası oldu.
İsviçre’de eylem kararı alan komite hemen harekete geçti, başta Lozan olmak üzere 3 ayrı şehirde konferans ve eylemler düzenledi. Winterthur kentindeki konferansın ardından konuşmacılardan İşçi Partisi Genel Doğu Perinçek gözaltına alındı. Hakkındaki soruşturma 3 ay sonra davaya dönüştürülen Perinçek’e 90 gün hapis cezası verildi.
“Ermeni Soykırımı tarihsel bir yalandır” dediği için mahkum edilen Perinçek davayı İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Perinçek’i haklı bulan AİHM İsvire’yi mahkum etti. Kararda “büyük yalan”o sona erdirecek çarpıcı tespitlere yer verildi.
İsviçre’nin kararı temyiz etmesi ile dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’ye taşındı. Büyük Daire’de yapılacak duruşmanın ardından nihai karar verilecek.