Türkiye’nin en gizemli ve medyatik kurumu MİT, yine çeşitli vesilelerle gündemde. Böcek taraması, Akdeniz’de Türk uçağının düşmesiyle ilgili soruşturma ve İmralı ile görüşmeler tartışma başlıklarından en önemlileri. MİT’in hedef seçilmesinin nedeni Türkiye’nin istihbaratta bağımsızlaşma ve güçlenme arayışları. MİT’i hedef seçen güçle başbakanlığı dinleyen ‘böcek’ aynı.
Şu sıralar ‘devletin merkezi sinir sistemi’ni temsil eden kurum olan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) görevlilerinden müteşekkil bir uzman ekip, Başbakanlık’ta ileri teknoloji ürünü aygıtlarla ‘böcek’, yani dinleme cihazı arıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın makam odasını bir define avcısının tutkusuyla arayan ekip elemanlarının kullandığı aygıtlar, Anglosaksonların ‘bug’ dediği dinleme cihazlarının en ileri nesil türlerinin bile varlığı tespit ettiğinde ânında sinyal verecek özelliklere sahipti. Nitekim elemanlardan biri, duvarları tararken cihaz, elektrik prizinin etrafında sinyal vermeye başladı. Duvar hemen açıldı ve içinden bozuk para büyüklüğünde, üzerinde biri sinyal alan diğeri sinyal gönderen iki antenin bulunduğu bir ‘böcek’ çıkarıldı.
Daha sonra Subayevler’deki Başbakanlık Konutu’nun altındaki çalışma ofisinde de böcek taraması yapıldı ve dinleme cihazı bulundu. Bulunan böceklerin cinsinden anlaşıldığı kadarıyla Başbakanlık, işinin ehli profesyonel bir istihbaratçı ekip tarafından dinleniyordu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Şubat 2012’deki ameliyatından bir buçuk ay önce yaşanan bu olay, 2012 yılının son günlerinin en çok tartışılan konusu oldu.
Başbakanlık’ta MİT’ten önce böcek taraması yapan, ancak nedense bulamayan Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı görevlileri görevlerinden alındılar.
Böcek hadisesiyle ilgili tartışmalar sürerken, yeni yılın ilk günlerinde Malatya Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği Suriye’nin düşürdüğü Türk savaş uçağıyla ilgili soruşturma başlattı.
Savcılığın, konu ile ilgili olarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açılabilmesi için Başbakanlığa yazı yazacağı da öne sürüldü. Soruşturmaya neden MİT’in dâhil edilmek istendiği ilkin anlaşılamadı. Zira Akdeniz’de düşen uçağın görev amacı tam olarak bilinmiyordu. Aslında hâlâ bilinmiyor. Zira bu konuda devlet makamlarından tatmin edici bir açıklama yapılmış değil. Uçak, hava savunma sistemini test etmek için mi, elektronik istihbarat amaçlı bir eğitim uçuşu için mi, yoksa başka bir amaç için mi havalanmıştı gibi sorular halen cevapsız. Ancak ne hikmetse bir avukat, bu ‘kozmik’ soruların cevaplarını -doğru veya yanlış bilemiyoruz- ama açıkladı.
GES’TE ÇALIŞAN YARBAY DA HEDEF
Malatya Başsavcı Vekilliği’nin yürüttüğü soruşturmanın kilit unsurunu, Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir süre önce MİT’e devredilen GES (Genelkurmay Elektronik Sistemler) Komutanlığı oluşturuyor. GES, 1 Ocak 2012’de MİT’te yeni kurulan Elektronik Teknik İstihbarat Başkanlığı’na (ETİ) bağlandı. Ve Gölbaşı Elektronik Sistemler Başkanlığı adını aldı.Savcılığın yürüttüğü soruşturmada adı gündeme gelen, daha doğrusu getirilen önemli isim, uçağın uçuşuyla ilgili koordinasyonu yürüttüğü belirtilen Yarbay A. Ö. Yarbay A. Ö. edindiğimiz bilgilere göre 1 Ocak 2012’den önce GES Komutanlığı bünyesinde çalışıyordu. GES’in MİT’e devredilmesinden sonra diğer uzman subaylarla birlikte Teşkilat’a geçti.
Yarbay A. Ö., ETİ Başkanlığı bünyesinde aviyonik uzmanı olarak görev yapıyor. İngilizcesi Avionics (Aviation Electronics) olan aviyonik kelimesi, havacılık elektroniği anlamına geliyor. Hava araçlarında kullanılmak üzere tasarlanan elektronik cihazların kullanımı aviyonik uzmanlarının alanına giriyor. Savcılık, uçuşla ilgili elektronik haberleşmeyi sağladığı belirtilen Yarbay A. Ö. hakkında soruşturma izni istiyor. 1993’den beri TSK’da görev yapan Yarbay A. Ö., Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi’nde Mart 2006’da ‘Hava Aracı İstikamet Bilgisi Üreten Cayro Sistemlerinin Bilgisayar Destekli Test ve Kontrolü’ konulu master tezi hazırlamış.
Malatya Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nin Akdeniz’de düşen uçakla ilgili açtığı soruşturmada adı geçen MİT Müsteşarı Hakan Fidan da uzmanı olduğu alanda akademik çalışmalar yürüttü. Fidan, istihbarat alanındaki en önemli akademik çalışması, Bilkent Üniversitesi’nde dünyanın gelişmiş istihbarat servislerinin mukayeseli analizi yaptığı ‘Intelligence and Foreign Policy: A Comparison of British; American and Turkish Intelligence Systems’ (İstihbarat ve Dış Politika: İngiliz, Amerikan ve Türk İstihbarat Sistemlerinin Mukayesesi) adlı yüksek lisans tezi. Fidan, University of Maryland University College’da Yönetim ve Siyaset Bilimi alanından lisans eğitimi gördü. 15 yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaptı, sonra kendi isteğiyle ayrıldı.
Hakan Fidan’ın bürokrasideki yükselişi AK Parti iktidarı döneminde başladı. Fidan, 2003’te Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı’nın (TİKA) Başkanlığı’na atandı. 2007 yılında Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı’na getirildi. Bu görevdeyken dönemin MİT Müsteşarı, tecrübeli istihbaratçı Emre Taner ile Başbakanlık arasındaki koordinasyonu yürüten en önemli isim oldu. 2007 yılından, MİT’e, müsteşar yardımcısı olarak atandığı 2009 yılına kadar Emre Taner tarafından Teşkilat’ın işleyişi, çalışma prensipleri, iç yapılanması ve insan kaynağı hakkında bilgilendirildi. Bir tür yönetici adayı olarak (management trainee) eğitildi. Ardından Taner’in görev süresinin dolmasının ardından, 25 Mayıs 2010 tarihinde MİT Müsteşarlığı görevine atandı. O gün bugündür birileri onu görevden aldırmak için büyük çaba sarf ediyor. Fidan, MİT tarihinin hakkında en çok tezvirat üretilen patronu denilse yeridir. Fidan’ın hedef seçilmesinin temel nedeni, Türkiye’nin istihbaratta bağımsızlaşma, güçlenme ve bölgesel etkinliğini artırma stratejisi.
Böcek olayı, Türk istihbaratının işte bu yeni stratejisi çerçevesinde değerlendirilmeli. MİT, şu anda Elektronik Teknik İstihbarat Başkanlığı’ndaki imkânlarla Türkiye’de en ileri seviyede izleme/dinleme yapabilen kurum. Dolayısıyla Başbakanlık’taki böceği her ne kadar MİT bulsa da izleme-dinleme ile ilgili her spekülasyon, kendi vatandaşını izleyip, fişleyen gizli servis imajını bir süre önce yıkan MİT’in eski imajını hafızalarda diri tutmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Devlet, dinlemekle yetinmeyen, dinleme tapelerini ifşa da eden ‘paralel devlet’ yapılarını tasfiye ederek dinleme paranoyasına son vermeli. Aksi takdirde modern Türkiye insanı, bir sabah uyandığında kendini Kafka’nın Dönüşüm romanındaki Gregor Samsa gibi böceğe dönüşmüş olarak bulacak.
AVUKATIN ‘KOZMİK’ MAHARETİ
Akdeniz’de düşen uçakta şehit olan Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un ailelerinin avukatlığını üstlenen Mehmet Katar, uçağın görev tanımı ile ilgili özel bilgiler verdi. Katar şunları söyledi:
“MİT, elektronik istihbarat toplama kabiliyetinin artırılması çalışmaları kapsamında ‘ELINT’ (Electronical Intelligence) adı verilen bir sistem geliştirmiştir. İçinde şehit pilotların bulunduğu RF-4, bu sistem kapsamında bir uçuşu gerçekleştirmek için havalanmış ve olay meydana gelmiştir. Keşif uçağının uçacağı koordinatlar MİT yetkililerince ısrarla 173. Filo’dan istenmiştir ve bu yetkililer filoya, keşif uçağının alçak irtifada uçurulması talimatını vermiştir. 173. Filo görevlilerinin karşı çıkmasına rağmen koordinatlar MİT’e ulaştırılmıştır.”
Verdiği bilgiler doğru mu yanlış mı bilinmez ama avukatın bu ‘kozmik’ bilgilere nasıl ulaştığı sorgulanmaya değer. 1989 ile 1998 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde bulunmuş olması bu tür teknik bilgileri yorumlayabilecek birikimi edinmesini sağlamış olabilir. Bununla birlikte düşen uçağın görev tanımı gibi güncel bir bilgiyi yardım almadan edinmesi mümkün değil.
Avukat Mehmet Katar’ın, 11 yıl görev yaptığı Hava Kuvvetleri’nden tam olarak hangi sebeple ayrıldığı net değil. Ancak üsteğmen rütbesindeyken ordudan atılmış olabileceği yönünde iddialar var. Kendisi de avukat olarak Yüksek Askeri Şura (YAŞ) mağduru askerlerin vekâletini üstlenmiş. Katar’ın, Malatya’daki Zirve Cinayeti Davası’nın tutuklu sanığı Hamit Çeker’in avukatlığını üstlenmesi de dikkat çekici.
Ferhat Ünlü – Sabah