“Mossad’ın bilgi gücü, katsalarla yürüttüğü operasyonlardan çok sayanimleri kullanma becerisine dayanır. Mesela Siemens’te çalışan biri, gerektiğinde şirketin tüm sırlarını İsrail Servisi ile paylaşır. Bu da İsrail’e devasa bir küresel bilgi akışı sağlar.” Bu cümleler, on yıl kadar önce görüştüğüm bir istihbaratçıya ait. İstihbaratçının söylediklerinin daha iyi anlaşılması için ‘katsa’ ve ‘sayanim’ terimlerini açıklamak gerekiyor. Katsa, İsrail Gizli Servisi Mossad’ın saha operasyonlarını yöneten görevlilere verilen isim. Sayanimler ise dünyanın herhangi bir yerinde ihtiyaç duyulduğunda bilgi alınan ya da bir operasyonda kullanılan Musevileri anlatmak için kullanılan İbranice bir terim. İstihbaratçının sözünü ettiği Siemens çalışanı, bir sayanim idi ve gerektiğinde firmasının gizli bilgilerini ülkesinin istihbarat teşkilatına servis ediyordu. İstihbaratçı, Siemens örneğini, İsrailli istihbaratçılardan dinlediği gerçek bir olaya dayanarak vermişti. Geçtiğimiz günlerde Alman Gizli Servisi BND’nin, ABD’nin elektronik istihbarat kuruluşu NSA (Ulusal Güvenlik Teşkilatı) ile yürüttüğü ortak bir çalışma kapsamında, Siemens’in casusluk yaptığını tespit ettiği yönünde haberler okuyunca istihbaratçının anlattıklarını anımsadım. Haberlere göre Siemens, Rusya’ya istihbaratçılıkta kullanılan bir komünikasyon teknolojisi satmıştı. Siemens sözcüsü, iddialar üzerine basına yaptığı açıklamada Ruslarla yapılan alışverişle ilgili bilgi vermekten kaçındı.
ABD-ALMANYA İTTİFAKI
Gelelim BND ve NSA’in neden bu kadar yakın çalıştığı sorusunun cevabına… BND Başkanı Gerhard Schindler, geçenlerde Almanya’da Federal Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede istihbarat alanında NSA’e bağımlı olduklarını itiraf etti. Schindler, NSA ile BND arasındaki işbirliğinin zaruri olduğunu da savundu. “NSA bizim rakibimiz değil, partnerimizdir” diye de ekledi. Hatta bir adım daha ötesine geçerek “Biz NSA’e bağlıyız, onlar bize bağlı değil” dedi. ABD-Almanya arasındaki istihbarat ittifakını bozmak isteyen Rusya, iki yıl önce, himayesindeki eski CIA ve NSA çalışanı Edward Snowden üzerinden ABD’nin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de aralarında bulunduğu siyasetçileri dinlediğini gösteren belgeleri sızdırmıştı. Meclis’teki NSA Komisyonu zaten ABD’nin Almanya’daki istihbarat faaliyetlerini araştırmak için kurulmuştu. Taşları yerine oturtmak için bütün bunların ne anlama geldiğini birkaç cümleyle özetleyelim: NSA ve BND, Siemens’i Ruslara teknoloji sattığı gerekçesiyle istihbari ablukaya alıyor. Ruslar da Snowden üzerinden NSA ile BND’nin arasını açmak için ABD’nin Almanya’yı dinlediğini sızdırıyor. Bunlardan hangisinin önce olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak her halükârda ABD ve Almanya’nın istihbarat teşkilatlarının arasını açmaya çalışmak Ruslar açısından akıllıca bir hamle. Bu arada yine istihbarat bağlantılı iki ayrı Siemens açıklaması var ki, onlardan da bir iki cümleyle bahsetmek elzem. Eski CIA ve NSA yöneticisi Michael Hayden, İranlıların, uranyum zenginleştirme programı için Siemens tarafından geliştirilen bir teknolojiyi kullandığını söylemiş ve bununla ilgili çalışma yaptıklarını açıklamıştı. Edward Snowden da 2014 Ocak’ında, Alman televizyon kanalı ARD ile yaptığı bir söyleşide, “Eğer Siemens’te ABD’nin ulusal menfaatlerine faydalı bilgiler varsa Amerikalılar bu bilgileri alırlar” demişti. Uzun lafın kısası, Almanya merkezli pek çok istihbarat öyküsünde bütün yollar Siemens’e çıkıyor. Siemens’in adının karıştığı istihbarat savaşı öykülerinde Almanya, ABD, Rusya ve hatta İran’ın konumu aşağı yukarı belli. Muamma olan kısım, İsrail’in bütün bu operasyonlarındaki rolü. Muammayı çözmek için de, yazının başındaki cümlede yer alan bilgileri araştırmakla işe başlamak galiba en doğrusu.