AVRUPA TÜRK GAZETESİ yazarı Damla Çiğdem yazısında son dönemde artan terör saldırılarını değerlendirdi.
Terör, eğer toplumlar içinde ciddi bir kenetlenmeye vesile olduysa; insanlar metropolleri, kendi vatanlarını teröristlere terk etmemek konusunda kararlıysa, teröristin eylemi başarısız olmuş olur. Hayatı durdurarak meydanı teröriste bırakmak, mücadeleden geri kalmak anlamına gelir.
Peki terör ne ister?
Terörist, boyun eğmiş toplumlar görmek ister. Yapılan tehdide, korkuya boyun eğmiş halk, teröristi en fazla besleyen faktördür. Eğer tehdit ses getirmişse, eğer etrafta ağlayanlar, “çaresiziz” “moralimiz bozuk” diyenler, korkudan evlerine saklananlar varsa terörist için eylem oldukça başarılıdır.
Terör korku ister; panik ister; gözyaşı ister.
Korkan halk, huzursuz halktır. Bir teröriste göre huzursuz halk, ya kendi durumuna isyan edecek ve ayaklanacak bir potansiyeldir ya da nefret zemininin oluşması için müsait bir kitledir. Terörist, nefretin yaygınlaştığı toplumlarda, devletlerin çok uzun ömürlü olmadığını bilir. Hedefi daima kaleyi içten fethetmektir.
İstanbul terör saldırısından birkaç gün önce Almanya, Türkiye’deki konsolosluklarını ve okullarını kapatarak teröristlerin tam da istediği şeyi yapmıştı. Türk halkı bu uygulamayı önce şaşkınlıkla karşıladı, alıştığımız bir şey değildi. Alınan bu tedbirden sadece bir gün sonra gerçekleşen saldırının akabinde Almanya’yı haklı bulanlar olsa da, genel olarak Türk halkının nezdinde bu uygulama “acizce bir terör korkusu” ile eşdeğer kabul edildi.
Terör korkusunu üzerinden atamayan azınlık, hemen akabinde “pazarlara çıkmayın, çarşılarda gezmeyin” uyarısını her vesile ile dile getirmeye başladılar. Mantığa aykırı ve tutarsız uyarılarla aslında terörün istediği şeyi veriyorlardı. Evlere kapatılan korku içindeki halkların, aslında teröristin tam da aradığı şey olduğunu muhtemelen düşünmüyorlardı. Halka ait olan yaşam alanını teröriste teslim etmenin ne kadar mantıksız ve aynı zamanda sakıncalı olduğunu fark edemiyorlardı.
Terör metropolleri vurduğunda, Alman hükümetinin yaptığı gibi halkı okullardan, resmi binalardan ve sokaklardan çekmek, bazılarının önerdiği gibi hayat alanlarını teröristlere terk etmek ve “korktuk” imajı vererek teröriste eyleminin ses getirdiğini hissettirmek yenilgi anlamına gelir. Bu, aciz bir reflekstir; istemeden de olsa terörün amacına hizmet etmektir. Terörle mücadele, sadece polisin ve askerin sorumluluğu değildir; halkla birlikte olması gereken topyekun bir mücadeledir. Korkuya ise asla tahammülü yoktur.
İşte bu nedenledir ki, halkın ürkek davranarak evlere kapanması, terörle mücadele içindeki devletlere özellikle de Türkiye’ye yakışmamaktadır. Elbette kalabalık yerlerde dikkatli olunmalı ve gereken tedbirler alınmalıdır; fakat ölümün her insanı mutlak surette her yerde bulacağı asla unutulmamalıdır. Asker ve polis teröre karşı nasıl cesur davranıyor, korku duymuyor, teröriste istediğini vermiyorsa; halkın da bu güç gösterisinin bir parçası olması, korku duymaması, cesur olması şarttır. Emniyet güçlerinin halk ile birlikte mücadelesi, o ülkede terörün ve teröristin barınamayacağının belgesidir. Teröristi asıl yıldıran, daima asıl olarak halkın iradesi, cesareti ve kararlılığı olmuştur.
Adnan Oktar makalelerinden faydalanmıştır.
Damla Çiğdem – Avrupa Türk Gazetesi yazarı
Avrupa Türk Gazetesi © GAZETEMİZİN YAZARI
MasaAllah cok dogru
Çok aydınlatıcı bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Yazılarınızın devamını sabırla bekliyorum inşaAllah.