AVRUPA TÜRK GAZETESİ yazarı gazeteci-yazar Özlem Kardeş Sancar, CHP İstanbul milletvekili Gürsel Tekin ile yapdığı söyleşide Avrupalı Türklerin konuları yanı sıra Türkiye’nin yakıcı gündemini değerlendirdi.
Gazeteci Özlem Kardeş Sancar TBMM kulislerinde iz sürüyor
Ülkemizde oldukça tanınan bilinen ve sevilen bir siyasetçisiniz ama Avrupa’daki okurlarımız için ya da sizi hiç tanımayanlara kendinizi anlatmanız gerekseydi Gürsel Tekin kimdir?
Gürsel Tekin Türkiye’de doğan, büyüyen, yaşayan herkesin özgür, mutlu ve refah içerisinde yaşamasını isteyen, bu topraklara aşık bir insandır. Anadolu deyince bizim kalbimiz farklı atmaya başlıyor. 81 ili 922 ilçeyi gezmiş bir insan olarak diyorum ki, dünyanın en güzel, en ayrıcalıklı ülkesinde yaşıyoruz. Bu topraklara layik olmak, insanlarımızın da hak ettiği yere gelmesi için çok çalışmak zorundayız.
Siyasete ilginiz ne zaman başladı yada ne oldu da Gürsel Tekin gecesini gündüzünü halka adamaliyim dedi ?
Ben çok küçük yaştan itibaren siyasetle ilgiliyim. El kadar çocukken bile örgütlü siyasete ilgi duyuyordum. Gençlik yıllarımda da aktif olarak siyasi mücadele içerisinde yerimi aldım. Neden? Çünkü “gülmek bir halk gülebiliyorsa gülmektir.” Biz buna inandık. Hiç öyle “Sen mi kurtaracaksın”, “ne değişecek”, “neme lazım” diyenlere kulak asmadım. Dedim ki çevresinde bozuk, eksik, yanlış gördüğü şeyleri düzeltmek insanın asli görevidir. Eğer bu ülkede yoksulluk varsa, işsizlik varsa, insanlar çok zor şartlar altında yaşıyorsa bunun nedeni bazı şeylerin iyi yönetilmemesidir. Biz farklı bir dünya hayaliyle siyasetin içerisine girdik. Hala da o umutla çalışmaya devam ediyoruz.
Sizin en belirgin özelliklerinizden biri de halkla yüz yüze siyaset yapabilme yeteneğiniz. Şu anki durumu düşününce epey zor olmalı bu sizin için. Covid-19 halk arasında bilinen adıyla Koronayla aranız? Çalışmalarınızı nasıl sürdürüyorsunuz?
Korona ile aramız kötü. İnsanlar hayatlarını kaybediyor, ekonomi ağır bir şekilde etkileniyor, milyonlarca⁷ insan işsiz kalıyor, yoksullaşıyor. Gözümüzü bilim dünyasına diktik. Bu illete karşı bir deva bekliyoruz. Ben halkın içinde yaşamaya, halkla birlikte olmaya, onları dinlemeye, anlamaya aşık bir siyasetçiyim. Benim için elbette evde kalmak çok zor oldu. Ancak 82 milyon bu kadar ağır koşullar yaşarken herhangi bir şeyden şikayet edecek değilim. Allah herkese sağlık versin, kimseyi sevdiklerinden ayırmasın.
Sizce yeterince farkında mıyız durumun ?
Küresel düzeyde yeteri kadar bilince henüz ulaştığımızı düşünmüyorum. 2,5 milyon insan hastalandı. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Ancak hala bizi bu noktaya getiren aynı düzeni devam ettirmeye çalışanlar var. Koronavirüs veya başka bir virüsün küresel bir salgına yol açabileceğini herkes biliyordu. SARS vakasından sonra Dünya Sağlık Örgütü defalarca uyardı. Bilim insanları yazılar yazdı. TIME dergisi “Bir sonraki pandemiye hazır değiliz” diye manşet attı. Bill Gates sayısız konuşma yaptı. Bütün dünya sanki böyle bir tehdit hiç yokmuş gibi davrandı. Koronavirüs gibi hayvandan insana geçebilecek yaklaşık 260 bin virüs var. Biz bunların sadece 263 tanesini biliyoruz. Bu virüslerin hepsini tespit etmek için gereken kaynak sadece 7 milyar dolar. Dünya ekonomisi 80 trilyon dolar. Yani okyanusta damla değil. Ne yaptık? Bu para hala bulunamadı. Bir sonraki pandemiye hala hazır değiliz. Sağlık kuruluşlarımızın, yatak sayılarının ne kadar az olduğu, doktorların ve sağlık çalışanlarının ne kadar büyük kahraman olduğunu hepimiz gördük. Bilim insanlarının nasıl insanlık neredeyse hayatı bir öneme sahip olduğunu tecrübe ediyoruz. Ancak kimse bilime daha fazla kaynak ayırmayı, daha fazla hastane, yoğun bakım ünitesi yapmayı, daha nitelikli ve çok sayıda doktor, hemşire, sağlık çalışanı yetiştirmeyi planlamıyor. Türkiye’de hala kaynaklar saray inşaatına gidiyor. Durumun vehametinin farkında değiliz. Eğer bu virüs biraz daha uzun bir kuluçka süresine ve bir tık daha fazla öldürücülüğe sahip olsa, aynı bulaşı oranıyla milyonlarca insan hayatını kaybeder, medeniyet de çökerdi. İşler bu kadar pamuk ipliğine bağlı olmamalı. Aklımızı başımıza almalıyız.
Yeterince önlem alındı mı?
Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu ile belli adımlar atmaya, rasyonel önlemler almaya çalışıyor. Ancak hükümet dağınık vaziyette. Bakanlıkların birbirinden haberi yok. Eşgüdüm yok. Saray başka bir alem. Bu şekilde yönetilen bir ülkede salgını engellemek çok zor. Güney Kore, Yeni Zelanda, Almanya gibi örneklere benzememiz gerekirken İtalya, İngiltere gibi kötü örneklere dönmüş durumdayız. Bundan sonraki sürecin daha iyi yönetilmesini umuyorum.
Dünyayla kıyasla baktığınızda artılarımızı ve eksilerimizi değerlendirirseniz neler söylerdiniz?
Sağlık çalışanlarımız dünyanın en emektar, en fedakâr, en bilgili ve tecrübeli sağlık çalışanları olduklarını gösterdiler. Hepsine şükran borçluyuz. Çok şanslıyız böyle doktorlarımız, hemşirelerimiz, teknisyenlerimiz ve her seviyede emekçilerimiz var. En büyük eksi ise keşmekeş içerisindeki yönetim yüzünden gereken kararların alınamaması. Bugüne kadar yaratılan israf ve yolsuzluk da ekonomide manevra alanımızı daraltıyor. Koronavirüs geçtikten sonra ağır bir ekonomik fatura ile karşı karşıya kalacağız. Bu fırtınaya hiçbir hazırlığımız yok.
İnsan odaklı siyaset yapan biri olarak bazen kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gidiyor, söylemeye çekinilen şeyleri söylemekten çekinmiyorsunuz. Bu gücü nerden alıyorsunuz?
Nazik sözleriniz için çok teşekkür ederim. Siyasetçinin görevi zaten halkın çıkarlarını korumaktır. Halkın ne sorunu varsa bunu ifade etmek, çözümler bulmak için bu görevlere talip olduk. Ben sadece milletin bana verdiği vekaletin gereğini yapıyorum. Gücümü de milletten, halkın bizzat kendisinden alıyorum.
Çoğu insanın belki şimdi hatırlamadığı bir şey gibi gözükebilir ama aslında CHP nin ilk İstanbul başarısı 2009 yerel seçimlerinde Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun IBB adaylığında %37 oy almasıdır ve bundaki en büyük pay ve destek de sizden gelmişti. Şimdi de her koşul ve şartta partinin ve Genel Başkanın yanındasınız. Nasıl tanıştınız? Sonrasında aranızdaki bağ ve güven nasıl oluştu?
Sayın Genel Başkanımız ile çok özel bir kampanya yönettik. O tarihte belki İstanbul seçimlerinde beklediğimiz sonucu alamadık. Ancak orada yaratılan dalga, bugün ortaya çıkan sonucunda önemli bir sebebi oldu. Sayın Genel Başkanımız o tarihten itibaren İstanbul’u kazanmak için çok çalıştı, çok emek verdi. Belki 2009’da seçim bitti ama 2019’a kadar o mücadele devam etti. Neticede ortaya çıkan başarı Türkiye’de ve dünyada demokrasi güçleri açısından tarihi bir kazanım oldu. Sayın Genel Başkanımız ile CHP içerisinde birlikte mücadele ettik, farklı konumlarda zaten demokrasi mücadelesi içerisinde yer aldık. Nezaketiyle, terbiyesiyle, devlet adamlığı ve ciddiyetiyle çok özel bir insandır. Onun dürüstlüğü, çalışkanlığı, hoşgörüsü gelecek dönemde de Türkiye’nin bir çok badireyi atlatmasına ve büyük başarılar kazanmasına neden olacak.
Sizce Türkiyenin öncelikli sorunu nedir?
Şu an Türkiye ve dünyanın öncelikli sorunları aynı. Virüse ilaç, hastalara şifa, işini kaybedenlere iş, yoksullara gelir, esnaflara da destek lazım. Tarihte ancak 1929 ekonomik krizi ile karşılaştırılacak boyutta bir ekonomik kriz kapıda bekliyor. Bütün gelişmiş ülke ekonomileri daralacak. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler de bu krizden ağır etkilenecek. İşsizlik artacak. Yoksulluk artacak. Bunlara karşı sosyal devlet ilkesinin gereği yerine getirilmeli. Aile Sigortası bir an önce yasalaşmalı ve 82 milyon vatandaş asgari geçim desteğine sahip olmalı.
Herkesin merak ettiği ekonomi, eğitim, üretim nasıl düzelir ya da bu saatten sonra düzelir mi?
Bakın bu salgın insanlık tarihinde ilk kez olmuş değil. 14’üncü yüzyılda kara veba var. Milyonlarca insan ölüyor. 16’ıncı yüzyılda çiçek hastalığı virüsü taşıyan tek bir kişi yüzünden orta Amerika nüfusunun üçte biri hayatını kaybetti. 1918 yılında bir yanda dünya savaşı var, diğer yanda İspanyol gribi var. 500 milyon insan hasta oldu. Dünya nüfusunun üçte biri. Düşünün bizim dedelerimiz bunları yaşadı. Bir yanda Çanakkale’de, Yemen’de, Hicaz’da sayısız cephede savaştılar bir yandan da açlıkla, hastalıkla, yoklukla mücadele ettiler. Dolayısıyla dünya yok olmuş, bitmiş gibi davranmanın da alemi yok. İnsanlar daha zor şeyler yaşadı, bunları da atlattı. Atlatmanın da bir tane yolu var. Çalışmak. Her alanda çalışmak. Gerekenleri yapmak. Şimdi ilaç araştırılıyor. Herhangi bir parti, bir ideoloji gelip de “o ilaç olmaz şu olur” diyebiliyor mu? Efendim Trump çıkıp da “Ben şu ilacı kabul etmiyorum bu ilaç olacak” deyip aşı üretebiliyor mu? Ne yapıyoruz? Hepimiz bilim insanlarının ortaya koyacağı çalışmaları bekliyoruz. O zaman karşı karşıya olduğumuz sorunlarda da rehber olarak aklı ve bilimi almak zorundayız. Destek verdiğimiz partilere de bu şekilde yaklaşmamız lazım. Kim aklı ve bilimi rehber alıyor, kim hamaset yapıyor? Oy kullanırken buna dikkat ettiğimiz anda inanıyorum ki Türkiye’de her şey değişecek.
Gürsel Tekin’in hayalindeki Türkiye nasıl bir yer?
Bizim hayalimizdeki Türkiye, bize verilen görevi yerine getirdiğimiz bir Türkiye. Bizim CHP olarak bir görevimiz, daha kurulduğumuz anda Büyük Atatürk tarafından bize verilen bir ödev var. Nedir o? Çağdaş uygarlık seviyesinin dahi üstüne çıkmak. Bizim hayalimiz budur. Ben Almanya gibi 4 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip, işsizliğin yüzde 3 olduğu, yoksulluğun silindiği, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye istiyorum. Böyle bir Türkiye için de partim bana hangi görevi verirse dün olduğu gibi yarın da elimdeki tüm güçle çalışırım.
Avrupa’daki vatandaşlarımıza mesajınız nedir? Neler söylemek istersiz?
Avrupalı Türklerle ilgili olarak; gerek partimiz ve gerekse şahsım adına oradaki vatandaşlarımıza ne koşulda olursa olsun her zaman destek olduğumuzun bilinmesini isterim. Hem kültürel hem sosyolojik açıdan Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine ait tüm ilkeriyle yanlarındayız. Avrupa’daki temsilcilerimiz olan örgütlenmelere katılsınlar, yürüttükleri süreçleri takip edip sahiplensinler. Neticede oradaki tüm oluşumlar onlar için var. Çekinmesinler her zaman yanlarındayız.
Avrupa Türk Gazetesi © ÖZEL HABER | SÖYLEŞİ