Zaman öyle bir geçiyor ki, seçim geldi, kapıya dayandı. Şunun şurasında 3.5 ay gibi kısa bir zaman kaldı.
Haziran seçiminin fotoğrafı da şimdiden belli gibi…
İlginçtir, yine değişimi muhalefet değil, AK Parti temsil ediyor. Başkanlık sistemi ve yeni anayasa gibi söylemlerle…
CHP karmakarışık. Solun içini boşaltmış, terk etmiş durumda ve yeni arayışlar peşinde. Yönetim problemleri var, kendi tabanı bile liderine inanmıyor.
MHP’de hamam da aynı, tas da. Orada da yönetim ve lider problemi var. Seçim öncesi yine “milliyetçilik” silahına sarılacak ve yine alıştığımız söylemleri tekrarlayacak.
HDP, bu defa parti olarak seçime giriyor. Hedefi yüzde 10 barajını aşabilmek. Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde olduğu gibi doğuda farklı, batıda farklı bir kimliğe bürünecek.
Hüda-Par’lılar ise Güneydoğu’da bağımsız adaylarla seçime girme hesapları içinde.
* * *
Bence en büyük sıkıntı CHP’de yaşanıyor…
Altı Ok’taki “Milliyetçilik” ve “Laiklik” gibi değerleri eski İP ve yeni Vatan Partisi’ne kaptırmış durumda. “Halkçılığı” ise, bu seçimde HDP kullanacak gibi görünüyor. CHP, Özal’ın ANAP’ına benziyor. Eski Üsküdar Müftüsü İhsan Özkes ve muhafazakâr Mehmet Bekaroğlu ile aşırı solun oluşturduğu “Haziran Hareketi”nin toplantılarına katılan Hüseyin Aygün, Rıza Türmen ve İlhan Cihaner gibi isimler yan yana.
Vitrindeki Sezgin Tanrıkulu, Şafak Pavey, Haluk Koç ve Mehmet Bekaroğlu’nun tek ortak noktaları CHP’nin içinde olmaları. Söylemleri ise çok farklı.
Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.
CHP kimi yerde “Muhafazakârlık”, kimi yerde “Ulusalcılık”, bazı yerlerde “Kürt Milliyetçiliği”, bazı yerlerde de “Solculuk” ya da “Atatürkçülük” yapmaya çalışıyor. Tabii ki olmuyor.
Taban şaşkın…
CHP içinde “Hangi CHP” tartışmaları ayyuka çıkmış durumda. Şu anki haliyle CHP’nin MHP, HDP ve Vatan Partisi’ne oy kaptırma potansiyeli oldukça yüksek.
Nitekim Karadeniz, İç Ege ve İç Anadolu’da MHP’ye, büyük şehirlerde ise HDP’ye kaçışlar olabileceği parti içinde bile dillendiriliyor.
* * *
CHP, bunca sıkıntı içindeyken bir de seçim yöntemini belirlerken hata yaptı. Sadece bir milletvekili çıkaracağı bazı illerde “ön seçim” kararı alıp, birinci sıraya kontenjan koydu. Doğal olarak örgütler “Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz” diyor.
Artvin, Trabzon, Çanakkale, Tokat, Hatay ve Gaziantep gibi illerde kavga başladı bile. Partililer, Genel Merkez’i “istifa etmek” ya da “bağımsız aday çıkarmakla” tehdit ediyor.
Bu sıkıntıların üzerine bir de CHP-Paralel yakınlaşmasını, partinin 2002 ve 2007’deki bütün kırmızı çizgilerinden vazgeçmesini koyun.
Ana Muhalefet’te bir kaosun yaşandığını söylemek mümkün.
Elbette CHP bu durumu tersine çevirebilir. Atacağı adımlarla parti içi muhalefete kucak açabilir. Doğru adaylarla sandığa giderek tabanı toparlayıp, seçmene sıcak mesajlar verebilir.
Ancak mevcut tablo içinde öyle bir umut görünmüyor.
İşte bu görüntü, MHP, HDP ve Vatan Partisi yönetimlerinin iştahını kabartıyor. CHP seçmeni, her üç parti açısından da av durumunda. MHP ve Vatan Partisi, ulusal hassasiyetleri kaşıyacak. HDP de müzmin AK Parti ve Erdoğan düşmanlarına seslenecek:
-Biz barajı aşamazsak, Doğu ve Güneydoğu’yu silme AK Parti alır. Anayasayı da dilediği gibi değiştirir.
İşte bu karmaşa içinde işi en kolay olan yine iktidar partisi.
* * *
En önemlisi de ne biliyor musunuz?…
AK Parti, üç dönem yasağının da verdiği rahatlıkla büyük ölçüde yeni adaylarla seçmen karşısına çıkacak. CHP’de öyle bir durum görünmüyor. MHP’nin içinde bulunduğu yapı da buna izin vermiyor.
Üstelik hem CHP, hem de MHP’de iktidar olma umudu görünmüyor. Bu hava, her iki partinin genel başkanlarının söylemlerine açıkça yansıyor.
Seçimin genel kuralıdır; yanlış yapan kaybeder. Muhalefetteki görüntü ve yanlışların üzerine AK Parti yanlış adımlar atmayıp, doğru adaylarla seçmenin karşısına çıkarsa, sonuç yine değişmeyecek gibi görünüyor.