Avrupalı Türklerin sesi AVRUPA TÜRK GAZETESİ yazarı Özlem Kardeş Sancar yazdı.
Referandum bir genel seçim değil!
Herhangi iki parti yada lider yarışmayacak!
Ve bu sefer geri dönüşü olmayacak..
Ülkede yaşanılan sorunların çözümü de bu değil, gelecekte de olmayacak!
Sorunlar ancak; eğitim seviyesini yükselterek, üreten bir Türkiye kurarak, devletin içine kendi çıkarlarını gözeten herhangi bir ideoloji yada grubun kadrolaşmasına izin vermeyerek çözülür. Bunun dışında yapılacak hiçbir değişim sorunların çözülmesi için etkili olmayacak..
Kaldı ki mevcut sorunların çözümlerini tıkayan sistem değil, sistemin açıklarını istediği gibi kendine yontmaya çalışan siyasilerdir. Bu açıkları kapatıp mevcut sistemin eksikliklerini gidermek refah çıtamızı yükseltmek için yeterli olacaktır.
Bunun için her düşünce mecliste temsil edilmeli , %10 barajı kalkmalı ,seçimlerde blok liste kullanılmadan ön seçim yapılmalı partiye değil adaya oy vermeli. Bu kadarcık değişiklik bile birçok şeyi düzeltmeye başlayacaktır.
Hem madem ülkemiz için , geleceğimiz için başkanlık sistemi bu kadar elzem bu kadar hayatı, bu sistem gelince başta terör, ekonomik kriz, enflasyon, döviz lobisi su bu bitecek neden, referandumdan evet bile çıksa bahse konu partili cumhurbaşkanlığı sistemine 2019 baharı yani referandumdan tam 2 sene sonrasına kadar geçilmeyecek ?
Ülkemin meclisi varken, onca sivil toplum kuruluşu varken, milyonlarca genci varken ve yığınla problemi varken, bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak sözlerle koskoca ülkenin yönetilmesini hic mantikli bulmuyorum. Bu kişi dünyanın en iyi kalpli insanı da olsa bütün gücü ve ülkenin kaderini elinde tutacak, isterse milyonların taleplerini “yasal bir biçimde” görmezden gelebilecek.
Seçilecek kişi her kim olursa olsun fiilen padişah yetkilerinden fazlasına sahip olacak. Yönetim edimleri uygulayacak kişiler çok sıkı denetlenmeli, hesap sorulabilir olmalıdır bunun olmadığı yerde ister istemez otoriterleşme mecburiyeti doğacaktır . Türkiye gibi toplumsal fay hatlarının bol olduğu bir ülkede de otoriter sistem hiçte olumlu sonuçlar oluşturmayacaktır.
Bu nedenle iktidarın topluma eşit olarak dağıtılmadığı ve toplumsal bir mutabakata dayanmayarak sözde istikrar, güç ve zenginlik vaadeden sistemlerin tamamı hayal kırıklığıdır. Başkanlık sistemi birçok ülkede darbelere veya diktatörlüklere sebep olmuştur. Nijerya, Bolivya, Brezilya, Guatemala, Surinam, Şili vs…
Bu sistemin tek düzgün işlediği ülke ABD’dir ve o sistemde de bizde olmayan su özellikler vardır:
– abd’de önseçim vardır, başkan adayını da meclis adaylarını parti tabanları önseçimle belirler.
– abd’de başkan yardımcısı önceden bellidir ve başkan yardımcısını da halk seçer.
– abd’de meclis seçimleri başkanlık seçimiyle aynı zamanda değil, her iki yılda bir meclisin üçte birini yenileyecek şekilde yapılır.
– abd’de başkanın yaptığı atamaların yürürlüğe girmesi için senato tarafından onaylanması gerekir.
– abd’de başkan meclisi keyfine göre feshedemez.
Son olarak beni en fazla endişelendiren şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum,
Yeni sistemde cumhurbaşkanı; açıklanan değişiklikte sayısı açıkça belirtilmediği için istese 10 istese 1000 tane bile cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilecek, hepsinin yaşama dokunulmazlığı olacak. Hepsinden önemlisi de başkan olmadığı zamanlarda yerine vekalet eden yardımcı da aynı yetkilere sahip olacak!!!
Diyelim ki Başkanın yardımcılarından birisi kripto terörist çok iyi oynadı,başkanın güvenini sağladı ve birgün Başkan dış gezideyken onu emekliye ayırdı!
Uluslararası antlaşma yetkisi ile (yeni yasayla bu yetkiler mevcuda eklenmiş) ülkenin bir kısmını başka bir devletin kurulması için verdi ! Aklınıza birşeyler gelmiştir…
Yahut 15 Temmuzdaki gibi kendini alnı secdeye değen diyen tanıtan kişilerden biri …atiyorum hiçbir dine inanmayan biri olsa ve deseki başta camiler olmak üzere ülkedeki tüm ibadet haneleri kapatıyorum!
Oruç tutmayı yasaklıyor Hacca gidişleri durduruyor ve uymayanlara yaptırım uyguluyor ve tüm bunlar için OHAL yetkimi kullanıyorum!
Bitti !
Ha diyeceksiniz ki yargılar indiririz tabi ona da bir bakalım;
Cumhurbaşkanın yani yürütmenin başı olan birinin aynı zamanda yaşama organı üyelerini belirlemesi, aynı zamanda hsyk üyelerini ataması, aynı zamanda bir parti genel başkanı olarak rektör ataması, yeri geldiğinde meclisin rolünü üstlenerek khk çıkarabilmesi, işine gelmediği zaman tek başına meclisi feshedebilmesi yada popüler söylemle seçim yenilemesi (ki ikiside anlam olarak aynı kapıya çıkıyor) ve pratikte işleyebilecek bir denetim mekanizmasının olmaması ,olası ülkeye ihanet etmesi durumunda bile ;ek süreler ile en erken yargılanmasının neredeyse 1 seneye denk gelmesi sebepleriyle o iş biraz zor gözüküyor…
Kim Hayır kim Evet diyormuş umursamadan, tarafsızca tüm maddeleri inceleyip; Evetçi, Hayırcı, hukukçu, siyasetçi, gazeteci, akademisyen her fikri dinleyip vardığım sonuç:
*18 yaşındaki bireyin ülkeyi yönetecek kadar olgun bir milletvekili olacağını,
* Yürütmenin tek başlı olmasını ve bakanlar kurulunun sadece koltuk olarak kalmasını,
* Seçilen cumhurbaşkanının süper güçleri ile beraber istese 10 yıl ve hatta üzeri başta kalmasını,
* Cumhurbaşkanın kimseye danışmadan ohal ve daha ağır savaş kararı alabilmesini ,
* Vergi, resim, harç gibi mali yükümlülüklerin alt ve üst sınırının, uzmanlılığı olmaması ihtimali ile tek bir kişi tarafından alınmasını,
* Silahlı kuvvetlerin baskı altına alınıp, devlet denetleme kurulu altında incelenmesini ,bu kurulun üyelerinin denetimin de önceden olduğu gibi kanun şartları ile değil sadece cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenecek olmasını doğru bulmuyorum.
* Askeri mahkemelerin tamamen kaldırılıp, savaş gibi sebepler ile istendiği takdirde kurulacak olan “gezici” askeri mahkemelerin adil olacağını düşünmüyorum.
* Partiden ilişiği kesilmeyen (hangi partiden olursa olsun) taraflı bir cumhurbaşkanının hiç bir zaman halkın genelini temsil edemeyeceğini düşünüyorum.
* Anayasa mahkemesi ve hakimler savcılar yüksek kurulu mahkemesinin üyelerinin ezici çoğunluğunun cumhurbaşkanı tarafından seçilmesinin de adil olacağını düşünmüyorum.
Velasılkelam ;
Tek denetim yolunun 5 yıldan 5 yıla seçimin olduğu yeni sitem için,bu kadar büyük yetkileri değil aklınıza gelen iktidar, muhalefet, önceden siyaset yapmış her hangi birine;
Yedi düvele kafa tutmuş, bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kurmuş, dünya literatürüne Onun gibi düşünmeyi sokmuş, dehasını tüm dünyanın kabul ettiği Mustafa Kemal Atatürk’e bile vermem!
O sebepten Referandumda oyum:
HAYIR!
Sevgi ve umutla kalın.
Özlem Kardeş Sancar – Avrupa Türk Gazetesi yazarı
Avrupa Türk Gazetesi © GAZETEMİZİN YAZARI
Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) Kadın Kolları Başkanı – Eğitimci