Avrupalı Türklerin sesi AVRUPA TÜRK GAZETESİ’nin yazarı Yücel Kahraman gündeme dair yazdı.
Avrupa’da yaşayan Türkiye asıllı toplumlar son yıllarda, özellikle son bir yıl içinde, yıpratıcı söylemlere ve uygulamalara maruz kaldılar. Hem Türkiye ile ilişkiler, hem Avrupa’da yaşayan Türkiye asıllıların davranışları Avrupalılarda şaşkınlık ve korku uyandırdı; bunun tersini de söyleyebiliriz.
Avrupa’da yaşamımızın önümüz asrın kaderini etkilemek, huzurlu bir yaşam istiyorsak, belirli sosyo-politik girişimler yapmak zorundayız, siyasi hayatta etkin olmalıyız. Avrupa’daki toplumumuz daha çok Anavatanlarına yönelik ilgili fakat yaşadığımız yere sadakat göstermezsek dışlanır, geçmiş 50 yıl gibi ikinci sınıf göçmen muamelesi edilmeye devam ederiz. Bu yüzden yaşadığımız ülkenin akımları içinde aktif yurttaşlık sergilemeliyiz.
Öncelikle farkında olmamız gereken ise ister tek vatandaş, ister çifte vatandaş, Avrupa’nın bir çok ülkesinde yerel seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahip olduğumuz ve bu yönde girişimlerde bulunabileceğimiz.
Avrupa’nın bir çok ülkesinde yıllardır ve artan şekilde Türkiye asıllı insanlarımız farklı siyasi partiler içinde mevcut. Bunların pozisyonları ve fırsatlarını değerlendirmeliyiz. Sivil Toplum Kuruluşları kendi aralarında bu siyasileri cemiyetleri içinde ve sonrası davetli olarak kaynaşma amaçlı değerlendirebilirler.
STK denince siyasi eyilimli örgütlenme geliyor aklımıza fakat her derneğin farklı kuruluş amaçları var, kurucuların ilgi konuları içinde belirli bir konuya odaklanmış şekilde çalışmalar yapmaktalar: sanat, müzik, folklor, tiyatro, din, kadın, eğitim ve spor gibi temalar etrafında geliştirmişler kendilerini. Bu derneklerden siyasi bir girişim beklentisi içinde olmamalıyız, fakat kendileri isterlerse siyaseti etkileyecek rol alabilirler. Bu temalar üzerine çalışan dernekler Türkiye lehine bir lobi oluşturmalarını beklememek lazım fakat kendi alanlarına, kendi yaşadıkları bölgelerde, çalışmaları içinde yaşadıkları sorunları ve çözümleri amacında siyasi partilere ve siyasetçilere yaklaşmaları kesinlikle faydalı olacaktır.
STK’lar lobi güçlerini kullanmazlarsa hem çalışma yaptıkları alanlarda hem yaşamın farklı alanlarında mağdur edilmeye mahkum olacaklardır, kaderlerini siyasetçilerin kendi misyonlarına maruz edeceklerdir.
Sivil Toplum Kuruluşlarına yeni girenler belki biz küçük bir grubuz devleti nasıl etkileyebiliriz düşünebilirler. Bu durumda aklınıza şu gelsin: Trafik kazalarına çocuklarını kayıp etmiş ailelerin dernekleri trafik yapılanmalarında ve yeni yasalar oluşturma aşamalarında en etkili kuruluşlardır, zengin otomobil lobisinden çok daha güçlüdürler, işte Kalimeronun gücü.
Peki somut olarak siyasi etki oluşturmak isteyen STK üyeleri nasıl bir çalışma yapabilirler?
Yücel Kahraman – Avrupa Türk Gazetesi yazarı
Avrupa Türk Gazetesi © GAZETEMİZİN YAZARI